Odgurmış'ın Öğdülmiş'e Nasîhat Ettiğini Söyler
Eski Türkçe aslı | Günümüze aktarımı | |
---|---|---|
LXXXI | Odgurmış Öğdülmişke Pend Bermişin Ayur | Odgurmış'ın Öğdülmiş'e Nasîhat Ettiğini Söyler |
6087 | Sözüm bu osal bolmağıl ay kadaş, isizke tiriglik yava kılma yaş | Sözüm şudur : Ey kardeş, gâfil olma, hayatı ve ömrü fenalıkla boşuna geçirme. |
6088 | Köni bol yitürme könilik yolın, bu yol eltse ârzû tilekke bilin | Dürüst ol, doğruluk yolundan ayrılma; bil ki, insanı dilek ve arzularına bu yol ulaştırır. |
6089 | Bağırsak bulun barça tınlığ öze, tapuğ kıl bayatka köŋül til tüze | Her mahlûka karşı merhametli ol, gönülün ile dilini bir ederek, Tanrıya ihlâsla ibâdet kıl. |
6090 | Sakınç kısğa tutğıl tapuğ kıl uzun, iverde amul bol buşarda tüzün | Dünya düşüncesini kısa tut, ibâdeti uzun; acele ederken, sakin ve hiddetlenirken de, halîm ol. |
6091 | Ölümüg unıtma itigiŋ kılın, özüŋni unıtma tüp aslıŋ bilin | Ölümü unutma, bunun hazırlığını gör; kendini unutma, aslını ve menşeini bil. |
6092 | Karağurma dünyâka sukluk kılıp, kalır bu barır sen ökünçün ulıp | Dünyaya tamah ederek, ruhunu karartma; dünya kalır, fakat sen peşimanlık ile inleyerek gidersin. |
6093 | Bayat hükmi tapla negü kelse yüd, bodunka asığ kıl bolu berse üd | Tanrı hükmüne razı ol; ne gelirse, ona tahammül et; sırası geldikçe, halka faydalı ol. |
6094 | Köni sözle kavliŋ tükel kıl bütün, bolur kavli yalğan kişiler otun | Doğru söyle, sözün dürüst ve tam olsun; sözü yalan kimseler küstah olur. |
6095 | Küler yüz isig söz kılınç edgü tut, bolu berge üdlek kelü berge kut | Güler yüzlü, tatlı sözlü ol ve iyi hareket et; böylece devir döner ve sana saadet geliverir. |
6096 | Akı bolğıl alçak tuz etmek yetür, kişi aybı açma sen örtüp yitür | Cömert ve alçak gönüllü ol, tuz-ekmek yedir; başkalarının aybını görme, ört ve yok farzet. |
6097 | Havâ basğıl övkeŋ kelir erse yığ, el öz egri yolka barır erse yığ | Arzularına hâkim ol; öfkelenirsen, kendini tut; nefsin eğri yola saparsa, ona mâni ol. |
6098 | Özüŋ asğı kolma bodun asğı kol, yüdürme yük ilke özüŋ yükçi bol | Kendi menfaatini düşünme, halkın menfaatini düşün; halka yük yükleme, yükü kendin taşı. |
6099 | Tavar neŋ barın kıl özüŋke yuluğ, bodunuğ sevindür ay bilgi uluğ | Malını, mülkünü, neyin varsa, günahlarının kefareti olarak dağıt; halkı sevindir, ey derin bilgili insan. |
6100 | Kişi üdrümi kör kişini yular, sevüg cân yuluğlap sevinçin tiler | İnsanların seçkini insanları kurtarır; onların sevinci uğrunda kendi sevgili canını feclâ eder. |
6101 | İdi yakşı aymış kör üdrüm talu, biliglig ukuşluğ meŋesi tolu | Yüksek, seçkin, bilgili, akıllı ve çok iyi düşünen insan pek güzel söylemiştir. |
6102 | Asığlığ kişi ol kişi üdrümi, bağırsak kişi ol bodun ködrümi | insanların seçkini faydalı olan insandır; halk nazarında muteber kimse, merhametli olan insandır. |
6103 | Kişilik atı kör iki neŋ-turur, bağırsak biri bir akı neŋ berür | insanlık adını taşıyabilmek için, iki şey lâzımdır; biri merhametli olmak, biri de cömert olup, mal dağıtmaktır. |
6104 | Takı munda yegrek ayur kör ukuş, ukuş yolı tutsa asığlar üküş | Bak, akıl bundan daha güzel söyler; aklın yolunu tutmanın faydası çoktur. |
6105 | Akı tep ayurlar kayu ol akı, akı cân yuluğlap öter er hakı | Cömert derler, cömert kimdir; cömert canını feda ederek, insanın hakkını veren insandır. |
6106 | Akılık ol ermez ülese kümüş, akı cânı halkka kılur ol yuluş | Gümüş dağıtmak cömertlik değildir; cömert halk için canını feda eder. |
6107 | Akıtsa akı er bodunka tavar, aka yığlu tirlür aŋar halk avar | Cömert insan halka malını akıtırsa, halk da koşarak, onun etrafında toplanır. |
6108 | İki neŋ-turur dünyâ atı çavı, biri neŋ tavar ol biri yüz suvı | Dünyada şân ve şöhret iki şey ile kaimdir; biri mal, mülk sahibi, biri şerefli olmaktır. |
6109 | Bu iki bulup miŋ yaşasa tükel, ölüm tutsa âhır adın bolğu hâl | Bu iki şeyi bulup, insan tam bin yıl yaşasa bile, sonunda ölüm gelince, durum değişir. |
6110 | Kara tapsa begler bedüyür kopar, üzeŋü bar erse çigen berk kapar | Halk vazifesini yaparsa, beyler büyür, yükselir; üzengi varsa, insan yuları kuvvetli tutar. |
6111 | Bu ol dünyâ devlet karanıŋ kurı, bulunmaz bulunsa bolur beg karı | Dünyanın, devletin ve halkın ahvâli budur; bunlar bulunmaz; bulununca da bey artık ihtiyarlamış olur. |
6112 | Özüŋ köçgü atıŋ seniŋ köçkün ol, köçütçi ölüm kelgü âhır kün ol | Sen göçeceksin, senin adın geçecektir; son gününde seni göçüren ölüm gelecektir. |
6113 | Köçügli kişi itmez ordu saray, yorığlı kişi yolda kalmaz yıl ay | Göçecek olan kimse köşk ve saray yapmaz; gezgin kimse yolda aylar ve yıllarca kalmaz. |
6114 | Özüŋni yol ötgen sakın ay kadaş, sevinç kılma artuk yazuk kılma kaş | Ey kardeş, kendini bu yolu geçmiş bil; bu dünyada fazla sevinip gülme. |
6115 | Keçigli-turur bu ajun kalğusuz, ölügli-turur öz küni belgüsüz | Bu dünya kalmaz geçicidir; insan ölecektir, bunun günü belli olmaz. |
6116 | Anunmış-turur bu ölüm tarmakı, usanıp yorırda iler karmakı | Ölümün pençesi hazırlanmıştır; gaflet içinde yürürken, onun çengeli insana saplanır. |
6117 | Bu dünyâ aş ol bir bu aş yegliniŋ, atını sen ök ay şatım yok meniŋ | Bu dünya bir yemektir; bu yemeği yiyenin adını sen söyle, ona benim cesaretim yok. |
6118 | Tilek ârzû sürme havâŋnı yığın, kişig soŋdamağıl tiliŋ kıl ağın | Heva ve arzu peşinde koşma, nefsine mâni ol; başkalarını çekiştirme, dilini tut. |
6119 | Negü ter eşitgil ay köŋli oduğ, bu söz işke tutsa tokınmaz yoduğ | Gönülü uyanık insan ne der, dinle; bu söze göre hareket edersen, sana zarar gelmez. |
6120 | Tilek ârzû sürmek idi ked tatığ, tatığ aytığı bar yarınlık katığ | Heva ve arzu peşinde koşmak çok zevklidir; fakat bu zevk için yarın ağır bir şekilde hesap sorulacaktır. |
6121 | Tatığka tatığsız süçigke açığ, ağışka eniş ol edizke batığ | Tatlıya karşı tatsız, lezzetliye karşı acı, çıkışa karşı iniş ve yüksekliğe karşı da derinlik vardır. |
6122 | Tükel kız kılınçlığ-turur bu ajun, seni armasunı ay kılkı tüzün | Bu dünya tam bir kıza benzer; ey yumuşak huylu insan, o seni aldatmasın. |
6123 | Telim yelke berdi seni teglerig, keçürdi ilig teg telim beglerig | O senin gibi bir çok insanları yele verdi; hükümdar gibi bir çok beyleri gördü-geçirdi. |
6124 | Köz açtı silerke bu berdi elig, osal bolmağıl sen ay kılkı silig | Bugün size baktı ve el uzattı, gâfıl olma, ey temiz yürekli insan. |
6125 | Negü berdi erse yana alğay ok, neçe terdi erse yana saçğay ok | Sana ne verdi ise, yine alacaktır; sende neler topladı ise, onları yine dağıtacaktır. |
6126 | Neçe külse âhır yana sığtatur, neçe itse evre buzar artatur | Ne kadar gülerse-gülsün, bir gün yine ağlatır; ne kadar düzeltirse düzeltsin, bir gün bozar, dağıtır. |
6127 | Kılıkı cefâ ol kılınçı otun, yaruklukı azrak üküşi tütün | Onun tabıati cefâcı ve küstahtır; aydınlığı az, tozu ve dumanı daha çoktur. |
6128 | Bezenür kişike özin körkitür, köŋül berdiŋ erse adak berkitür | Süslenir, insana kendini gösterir; gönül verirsen, senin elini-ayağını bağlar. |
6129 | Şeker birle igdür berür kin ağu, yayığ kut kılınçı bu ol ay bügü | Şeker ile besler, sonunda zehir verir; eyhakîm, dönek saadet böyledir. |
6130 | Negü ter eşitgil sakınuk başı, sakınğıl ay devlet idisi kişi | Takva sahibi insan ne der, dinle; ey saadete eren kimse, bunu iyice düşün. |
6131 | Kalır dünyâka berme saklan köŋül, cefâçı-turur bu ay kılkı amul | Geriye bırakacağın bu dünyaya gönül verme, sakın; ey sakin tabiatlı insan, o cefa edicidir. |
6132 | İdi yakşı aymış kör üdrüm talu, biliglig ukuşluğ hiredi tolu | Bak, yüksek, seçkin, bilgili ve çok akıllı insan ne kadar güzel söylemiş. |
6133 | Yayığ kutka ilnıp yaŋılma yorık, ınançsız-turur kut kör evrer kılık | Dönek saadete kendini kaptırıp, yolunu şaşırma; saadete inanılmaz, bakarsın, değişiverir. |
6134 | Kölike-turur dünyâ devlet küni, kölike bir ök yerde turmaz köni | Dünya ve saadet günleri bir gölgedir; gölge dâima aynı yerde ve aynı şekilde kalmaz. |
6135 | Diniŋni ağır tut bu dünyâŋ uçuz, ağır kılğa diniŋ ay bilgi ögüz | Dinine kıymet ver, bu dünyaya değer verme; ey bilgisi deniz gibi olan insan, sana dinin kıymet kazandırır. |
6136 | Erejke avınma sevinme sakın, bayat yadı birle tapuğ kıl bakın | Rahata erdim diye, avunma ve sevinme, kendini tut; Tanrıya zikret ve ibâdetle meşgul ol. |
6137 | Esürtmesü devlet seni ay kadaş, adıldukta şeksiz közüŋ tolğa yaş | Ey kardeş, saadet seni sarhoş etmesin; ayılınca, hiç şüphe yok, gözün yaşla dolar. |
6138 | Negü ter eşitgil bu bodun begi, sınap sözlemiş sözni yetlip ögi | Akıllı, anlayışlı ve sözünü tecrübeye dayanarak söyleyen bey ne der, dinle. |
6139 | Kimi erse devlet esürtse kelip, yağız yerde yarlur yüreki ulıp | Saadet gelip, kimi sarhoş ederse, onun kara toprak altında inlemekten kalbi parçalanır. |
6140 | Uluğlukka esrüp kim ahsumlasa, kara yer katında kıyın yer basa | Kim büyüklükten sarhoş olup, kendini kaybederse, sonunda kara toprak altında bunun cezasını çeker. |
6141 | Yegitlik ya baylık bu kut esrüki, süçig esrükinde beter ay beki | Gençlik, zenginlik veya bu saadet sarhoşluğu, ey kudretli insan, şarap sarhoşluğundan beterdir. |
6142 | Esürse kalı borçı bornı içip, udıp kopsa adlur usında keçip | Eğer içki içen şaraptan sarhoş olursa, uyuyunca bu sarhoşluk geçer ve kalkınca ayılmış olur. |
6143 | Bu devlet esürtse adın adlumaz, ölüm tutmağınça udır odnumaz | Saadetin sarhoş ettiği kimse ise, bir daha ayılamaz; ölüm yakalayıncaya kadar uyur, uyanmaz. |
6144 | Atıŋ boldı kul kılma begler işi, özüŋ kullukı kıl ay edgü kişi | Adın kul oldu, sen beyler işi ile uğraşma; ey iyi insan, kendi kulluğun ile meşgul ol. |
6145 | Telim kalğu ermez tiriglik küni, uzun barğu ermez uluğluk üni | Hayat çok uzun sürecek değildir; büyüklük şöhreti pek uzaklara gidecek değildir. |
6146 | Neçe miŋ yaşasa öz ölgü-turur, ulaşmış et özler üzülgü-turur | Binlerce yıl yaşasa bile, insan nihayet bir gün ölecektir; vücudda birleşmiş olan azalar birbirlerinden ayrılacaktır. |
6147 | Muŋar meŋzer emdi eşit bu sözüg, köŋülke alınğıl evürme yüzüg | Şimdi buna benzer şu sözü dinle, onu benimse ve küçümseme. |
6148 | Tilek ârzû nimet tükel yese sen, tiriglik suvın sen bulup içse sen | Bütün arzularına ve dünya nimetlerine nail olsan, âb-ı hayatı bulup, ondan içsen, |
6149 | Sunup tutsa elgiŋ eger kök közin, başıŋ kökke tegse yana yerde sen | Elini uzatarak, gökteki yıldızları tutsan ve başın göğe değse bile, sonunda sen yine yerdesin. |
6150 | Köni sözleyin söz saŋa ay kadaş, negü kizleyin men ay köŋli tüdeş | Ey kardeş, sana doğrusunu söyleyeyim; ey gönüldeş, senden niçin gizleyeyim. |
6151 | Kalı sevmez öz kör bu dünyâ neŋin, tü nimet talu tüz kılınçın yaŋın | Bu dünya malını, türlü nimetini, güzel yüzlülerin nâz ve işvelerini insan nasıl sevmez. |
6152 | Erej ârzû nimet bu kodmak kamuğ, yayığ dünyâ yaptı maŋa bu kapuğ | Rahat, arzu ve bu nimetlerin hepsini terk edince, dönek dünya bana bu kapıyı kapadı. |
6153 | Bayattın yıratur bu dünyâ kişig, tıdar kıldru ıdmaz bu edgü işig | Bu dünya insanı Tanrıdan uzaklaştırır; iyi işlere mâni olur ve yapılmasına meydan vermez. |
6154 | Bu korkınç üçün bilge dünyâ kodup, ajun tezginü yügrür emgek yüdüp | Bundan korktuğu için, arif dünyayı bırakıp, zahmeti tercih ederek, dünyayı dolaşır-durur. |
6155 | Kayu tağda yügrür üŋürde evi, yemi ot köki içgü yağmur suvı | Biri dağda koşar, evi mağaradır; onun yediği ot kökü, içtiği yağmur suyudur. |
6156 | Kayusı biyâbanda yügrür kezip, bayatka bu korku sakınçıŋ sızıp | Biri Tanrıya karşı bu korku ve endişe ile, bitkin bir hâlde, çöllerde koşar. |
6157 | Kayusı örüm kedti bükri uça, kayu yer kezer bu közi yaş saça | Biri çullara bürünmüş, biri gözünden yaş dökerek, diyâr-diyâr dolaşır. |
6158 | Kayusı yemez aş özin sızğurur, kayu tünle yatmaz adakın turur | Biri yemek yemez, kendini zayıflatır; biri gece yatmaz, ayakta durur. |
6159 | Bu yaŋlığ yorırlar odunmış kişi, udımış-tururmız usayuk başı | Uyanmış insanlar böyle yaşarlar; gafillerin gafili biz ise, uykuya dalmışız. |
6160 | Sen emdi küdezgil özüŋ ay kadaş, seniŋ boldı dünyâ özüŋ boldı baş | Ey kardeş, sen şimdi kendini koru; dünya senin oldu, sen baş oldun. |
6161 | Havâ bas ukuş birle nefs boynı sı, bu ol er nişânı ukuş belgüsi | Heva ve arzularına hâkim ol, akıl ile nefsin boynunu kır; insanlık nişanı ve akıllılık alâmeti budur. |
6162 | Bu iki bile er yokadur küçün, muŋar kim bulun bolsa emger öçün | Bu ikisi ile insan zorla kendini mahveder; kim bunların esiri olursa, onu iztıraba sürükler. |
6163 | Munukı barır-men bu kün adrılıp, seniŋ me yoluŋ bu kel edgü kılıp | işte ben bugün ayrılıp gidiyorum; senin de yolun budur; iyilik yap da beni öyle takip et. |
6164 | İsizke katılma kılınç edgü tut, isiz iki ajun kılur özke yut | Kötülere katılma, her vakit iyi hareket et; kötü insan için, her iki dünya felâketler ile doludur. |
6165 | Negü ter eşit köŋli bışmış kişi, ölümde oza işin itmiş kişi | Gönülü olgunlaşmış, ölmeden önce âhiret işini yoluna koymuş olan insan ne der, dinle. |
6166 | İsizke yüreklig ayâ buğrağu, isiz kılma isiz yemi ol ağu | Ey deve aygırı gibi, cesaretle kötülüğe koşan insan, kötülük etme, kötülüğü zehir besler. |
6167 | Ayâ keŋ yorıklığ bodun öktemi, ölüm yetgelir terk otı kıl emi | Ey insanlara geniş bir salâhiyetle hüküm eden kimse, ölüm yetişmek üzeredir, çabuk bir çâresine bak. |
6168 | Ayâ men tegüçi meni sav meni, ölümke anunğıl yanur ked seni | Ey ben diyen insan, şu beni, beni bırak; ölüme hazırlan, o seni, seni diyor. |
6169 | Ayâ aç közi suk bu dünyâ kulı, ölüm suklanur kör seni tutğalı | Ey aç gözlü, tamahkâr, bu dünyanın kulu olan insan, ölüm seni tutmak için tamah ediyor. |
6170 | Ayur ay kadaşım barır-men muŋun, iki neŋke artuk açır-men bu kün | Odgurmış devam etti : — Ey kardeşim, keder içinde gidiyorum; bugün bilhassa şu iki şey için üzülüyorum. |
6171 | Biri bir bayat tapğı mendin kalır, ikinçi idim yadı tilde barır | Biri Tanrıya ibâdet edemeyeceğim, ikincisi de dilim Tanrıyı zikredemeyecektir. |
6172 | Bu kün ya yarın tut yumulsa bu köz, selerniŋ duâka bolur muŋluğ öz | Bugün veya yarın bu göz kapanınca, ben de sizin duanıza muhtaç olacağım. |
6173 | Duâda unıtma meni ay kadaş, meniŋde kedin sen kelir sen ulaş | Ey kardeş, duada beni unutma; benden sonra sen geleceksin, yanaş. |
6174 | Munukı körür sen meniŋ hâlimi, saŋa bolsu ibret otı kıl emi | Benim hâlimi işte görüyorsun, bu sana ibret olsun; buna göre bir çâre ve tedbir al. |
6175 | Ölüm keldi eltür barır-men muŋun, saŋa kelge mende basa sen anun | Ölüm geldi, götürüyor, ben keder içinde gidiyorum; benden sonra sana gelecektir, sen hazırlıklı bulun. |
6176 | Bu kün adrılur-men muŋun öz barır, kavuşğum kaçan erki teŋri bilir | Bugün ben üzüntü içinde ayrılıp gidiyorum; bir daha ne zaman kavuşacağımızı ancak Tanrı bilir. |
6177 | Negü ter eşitgil ölügli kişi, ölürde ulıp yerke çalmış başı | Ölen ve ölürken inleyerek, başını yere vuran insan ne der, dinle. |
6178 | Ölür-men ökünçün akar köz yulum, tatığlar tatığsız kılur bu ölüm | Ölüyorum, peşimanlıktan iki gözüm iki çeşme oldu; bu ölüm tatlıları tatsızlaştırıyor. |
6179 | Ölümde basa kör iki yol küder, ikide kayu erki barğu yolum | Ölümden sonra insanı ıkı yol bekler; acaba bu ikisinden hangisi benim yolum olacaktır. |
6180 | Yana ok ayur ay bağırsak kadaş, meniŋ kadğuma sen köŋül kılma baş | Odgurmış devamla : — Ey merhametli kardeşim, benim kaygımla sen gönlünü yaralama— dedi — |
6181 | Ulıma köŋül bertme mende basa, köŋül bas duâ kıl katığlan usa | Benden sonra feryad etme ve gönlünü üzme; mümkün mertebe kendine hâkim olmağa çalış ve bana duâ et. |
6182 | Sığıt kılma artuk tıda tut özüŋ, bu işni bayat ıdtı kesgil sözüg | Fazla ağlama, buna mâni olmağa gayret et; bu Tanrının emridir, işte bu kadar. |
6183 | Yorı yanğıl emdi yana evke bar, sakınç kadğu birle köŋül kılma tar | Haydi, şimdi dön, tekrar evine git; bu keder ve kaygı ile canını sıkma. |
6184 | Kereklig tutuzdum saŋa barça söz, unıtma sözümni ayâ köŋli tüz | Sana lüzumlu olan her sözü söyledim; ey temiz kalpli insan, sözümü unutma. |
6185 | İligke tegürgil meniŋdin selâm, bu âhır selâm ol ay bilgi tamâm | Hükümdara benden selâm söyle; ey kemâl sahibi insan, bu artık son selâmımdır. |
Öğdülmiş cevabı Odgurmış ka | ÖĞDÜLMİŞ'İN ODGURMIŞ'A CEVABI | |
6186 | Yanut berdi ögdülmiş aydı turup, negü teg barayın seni men kodup | Öğdülmiş bir az durup-düşündükten sonra, cevap verdi: —Ben seni böyle bırakıp, nasıl giderim — dedi — |
6187 | Ağır ig bile sen özüŋ yalŋuzun, negü teg kılur sen ay urğı tüzün | Sen tek başına bu ağır hasta hâlinde ne yaparsın, ey asîl insan. |
Odgurmış cevabı Öğdülmişke | ODGURMIŞ'IN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI | |
6188 | Yana aydı odğırmış emdi yorı, meniŋ kadğumı sen yeme ay urı | Odgurmış tekrar: — Oğlum, şimdi git; sen benim için hiç üzülme — dedi — |
6189 | İdim yadı tap ol avınğu işim, körü ıdmağay teŋri itgey işim | Rabbimin zikri beni teselliye kâfidir; Tanrı beni bırakmaz; o benim işimi yoluna koyar. |
6190 | Kimi edgü tutsa bayat edlese, kamuğ edgü boldı anıŋda basa | Tanrı kime lütuf etmiş ve onu aziz eylemiş ise, artık onun her işi iyi gider. |
6191 | İdi yakşı aymış köni sözlüg er, içig aşru körmiş yiti közlüg er | Doğru sözlü ve her işi önceden gören keskin görüşlü insan çok güzel söylemiş : |
6192 | Bayat kimke kılsa inâyet basut, anıŋ boldı ajun bolu berdi kut | Tanrı kime inayet ve yardım ederse, dünya onun olur ve o saadete kavuşur. |
6193 | Bayat fazlı kimke yetilse tükel, bulur iki ajun bolur edgü hâl | Kim Tanrının fazlına tamamen mazhar olursa, o .her iki dünya saadetine nail olur. |
6194 | Kimi kodtı erse ay ersig urı, kerek bolsunı ıt kerek kök böri | Ey cesur oğul, Tanrı onu terk ettikten sonra, ister köpek olsun, ister boz-kurt, hepsi birdir. |
6195 | Sözin kesti odğırmış aydı kadaş, yorı bar esen tur közün tökme yaş | Odgurmış:—Kardeşim, haydi git, sağ ol, gözünden yaş dökme — dedi — ve sözünü kesti. |
6196 | Turup kuçtı ögdülmiş odğurmışığ, öpüp yığladı yerke tökti yaşığ | Öğdülmiş kalkıp, Odgurmış'ı kucakladı ve öpüp ağlayarak, göz yaşı döktü. |
6197 | Sığıt birle çıktı kör andın turup, atın mindi keldi yüz evke urup | Üzüntü ile oradan kalkıp çıktı; atına binip, evine doğru yola koyuldu. |
6198 | Tüşüp kirdi evke sakınçın tügük, sevinçi kitip köŋli kadğun ükük | Gelip evine girdi; yüzü kederli, neş'esız ve gönülü hüzün ile dolmuş idi. |
6199 | Ne muŋluğ-turur körse yalıŋuk özi, sevinçi az ol barça kadğu tözi | însan oğlu, dikkat edersen, ne kadar zayıf bir mahlûktur; sevinci az ve her şey onun için bir kaygı kaynağıdır. |
6200 | Tilek barça bulsa sevinç küldürür, kalı kadğu kelse sakınç yığlatur | Bütün dileklerine kavuşursa, sevinç onu neş'elendirir; kaygı gelirse, keder onu ağlatır. |
6201 | Severin bulup körse sevnü küle, kalır adrılurda bu kadğu bile | Sevdiklerini bulunca, onlara sevinerek ve gülerek bakar; ayrıldığı zaman yine kederi ile baş-başa kalır. |
6202 | Arala avıtur sevinçin visâl, ara yığlatur kör firâkın tükel | Bir bakarsın, visal onu sevinçle oyalar; bir bakarsın, firak onu sonsuz bir kederle ağlatır. |
6203 | Negü bar ajunda firâkta katığ, firâk kadğuları teŋizde batığ | Dünyada firaktan daha güç ne var; firakın kaygıları denizden daha derindir. |
6204 | Tirigle firâk bolsa kavşur yana, tilep irteşü yandru tapşur yana | Sağ iken, ayrılsalar bile, insanlar yine kavuşurlar; isteyip arayarak, tekrar birbiri ile buluşurlar. |
6205 | Kamuğda katığrak firâk bu ölüm, ölümke itig yok ya tutmaz tolum | Hepsinden güç olan ayrılış bu ölümdür; ölüme çâre yok, ona silâhla karşı konulmaz. |
6206 | Kamuğnuŋ firâkı yakın ya yırak, ölümnüŋ firâkı yırak bu firâk | Her şeyin firakı yakın veya uzak olabilir; ölümün firakı uzak bir firaktır. |
6207 | Muŋar meŋzer emdi bu beytig okı, okısa aça birge mani takı | Şimdi buna benzeyen şu beyti oku; okursan, mânasını da iyice anlarsın : |
6208 | Kamuğda katığrak ölüm ol firâk, firâkın töker yaş körügli karak | Her şeyden ağır olan firak ölümdür; şu gören göz firak yüzünden yaş döker. |
6209 | Tirigle firâkka visâl bar umınç, ölügli visâldın seziksiz yırak | Sağ iken, firaka karşı bir visal ümidi vardır; ölen ise, şüphesiz, visalden uzaktır. |
6210 | Yedi içti ögdülmiş az inçrünüp, namâzın yetürdi adakın turup | Öğdülmiş bir az teselli bularak, yedi içti ve kalkıp, namazını kıldı. |
6211 | Yaşık yerke endi yüzin kizledi, kalık karşu keldi izin izledi | Güneş yere indi ve yüzünü gizledi; gök yüzü karşısından yükselerek, onun izini takip etti. |
6212 | Töşek koldı yattı usı kelmedi, sakınç kadğu birle közin yummadı | Döşek istedi, yattı, uykusu gelmedi; keder ve kaygı içinde gözünü yummadı. |
6213 | Kopup çıktı ilke yuvuldı yaşı, ajun meŋzi boldı habeş kırtışı | Kalkıp, kapıya çıktı, göz yaşı döktü; dünyanın rengi habeş derisine benzemişti. |
6214 | Yana yandı evke töşekke kirip, yatıp bardı bir az sakınçın serip | Tekrar odasına dönüp, yatağına girdi; kederine hâkim olarak, bir az teselli buldu. |
6215 | Yüzin kizledi yerke rûmi kızı, ajun meŋzi boldı bu zengi yüzi | Rûmî kızı yüzünü yere gizledi; dünyanın rengi zenci yüzüne döndü. |
6216 | Usı kelmedi turdı baktı yana, kör ülker savulmış uçukmış tün e | Uykusu gelmedi, kalktı, tekrar baktı; Ülker yıldızı aşağıya inmiş ve gece sonuna yaklaşmıştı. |
6217 | Közin kökke tikti baka turdı keç, kara tün tünerdi yarumadı hiç | Gözlerini göğe dikerek, uzun müddet seyre daldı; karanlık gece olduğu gibi devam etti ve bir türlü aydınlanmak bilmedi. |
6218 | Yatıp bardı azrak odundı turup, yaşıl kökke baktı yokaru körüp | Bir az yattı, uyudu; tekrar uyanıp, kalktı; başını kaldırıp, mavi göğe baktı. |
6219 | Toğardın kara kuş kopup örledi, yağı ot kötürmiş teg ot yıldradı | Doğudan Kara-Kuş yıldızı çıktı, yükseldi; düşman meş'alelerini yakmış gibi, ateş parladı. |
6220 | Yetiken kötürdi yana baş örü, tüŋitti yana yıldrık adğır naru | Yedi-Kardeşler başını yukarı kaldırdı; Yıldırık yıldızı Aygır burcuna doğru eğildi. |
6221 | Erentir başı endi yerke yağuk, yaşık baş kötürdi yüz açtı yaruk | Erentir'in başı yere yakın bir noktaya kadar indi; güneş başını kaldırdı ve parlak yüzünü açtı. |
6222 | Yana koptı yundı tarandı arığ, namâz kıldı virdin okıdı arığ | Öğdülmiş tekrar kalktı, âbdest aldı, temizlendi, tarandı; namaz kıldı, evradını okudu. |
6223 | Ajun kırtışı boldı altun öŋi, yalın teg bolup dünyâ kızdı eŋi | Dünya altın rengine büründü, gök yüzü alev gibi kızardı. |
6224 | Tonın kedti terkin atını tutup, yana karşıka bardı evdin turup | Elbiselerini giyip, derhâl atına bindi ve evinden çıkıp, tekrar saraya geldi. |
6225 | Tüşüp kirdi karşıka terkin yorıp, okıdı ilig kirdi köŋlin terip | inip, yürüyerek, doğruca saraya girdi; hükümdar çağırınca, kendisini toparladı, huzura çıktı. |
6226 | Baka kördi ilig kör ögdülmişig, tüşük kördi köŋlin ol edgü kişig | Hükümdar Öğdülmiş'e dikkatle baktı ve bu iyi insanın gönlünü kederli gördü. |
İlig suali Öğdülmişke | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ | |
6227 | Ayıttı ilig emdi hâliŋ ne ol, sakınçlık körür-men özüŋ ay amul | Hükümdar sordu : — Bu hâlin nedir, ey sakin huylu insan, ben seni düşünceli buluyorum. |
6228 | Negü yük kötürdüŋ köŋülke bu kün, nişânın körür-men alında tügün | Gönlüne bugün nasıl bir derd yüklendi; alnındaki düğümde bunun alâmetini görüyorum. |
6229 | Nelük al boduduŋ kızıl meŋziŋi, negü berdi dünyâ saŋa öz öŋi | Kırmızı yüzün neden bugün solmuş? dünya başka ne endişeler çıkardı ? |
6230 | Takı kut evürmedi sendin yüzin, yayığ dünyâ devlet yarutur közin | Henüz saadet senden yüz çevirmedi; bu dönek dünya ve saadet henüz sana tebessüm ediyor. |
6231 | Oŋay evrilür emdi evren saŋa, tilekçe tuğar ay kün üdlek toŋa | Felek henüz senin muradınca devrediyor; ey kahraman, ay, güneş, zaman arzu ettiğin gibi doğuyor. |
6232 | Saŋa tügmedim men bu kaşım közüm, küler yüz tutar-men sevinçlig özüm | Ben sana karşı henüz kaşımı çatmış değilim; senden çok memnunum, sana hep iltifat ediyorum. |
6233 | Saŋa kim tegürdi bu kadğu sakınç, negü erki hâliŋ sözüg ne erinç | seni bu kaygı ve kedere düşürdü; bu hâlin nedir; cevâbını öğrenmek isterim. |
6234 | Negü kadğu vaktı-turur ay oğul, maŋa ay bileyin ay kılkı amul | Ey oğul, böyle bir zamanda bu nasıl bir derddir; bana söyle, ey sakin tab-atli insan, ben de bileyim. |
6235 | Saŋa tegse emgek ya kadğu sakınç, maŋa ma kaçan bolğa anda sevinç | Sen zahmet çekerken veya endişe içinde iken, ben nasıl sevinç duyabilirim. |
Öğdülmiş cevabı İligke | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
6236 | Yanut berdi ögdülmiş açtı sözin, kadaşı igi hâli ne erdükin | Öğdülmiş cevap verdi; söze başlayarak, kardeşinin hastalığını ve durumunun nasıl olduğunu, |
6237 | Özi barmışın hem neteg körmişin, ayu berdi öt sav negü aymışın | Kendisinin oraya gittiğini ve onu nasıl bulduğunu, onun nasıl öğüt ve nasihatte bulunduğunu birer-birer anlattı. |
İlig suali Öğdülmişke | HÜKÜMDARIN ÖGDİLMİŞ'E SUÂLİ | |
6238 | Köŋül bertti ilig yuvuldı yaşı, ayur ay diriğâ ol edgü kişi | Hükümdar çok müteessir oldu, ağlamağa başladı ve:—O iyi insana çok yazık — dedi — |
6239 | Bağışlasu teŋri anıŋ cânını, koratmasu andın eti kanını | Tanrı onun canını bağışlasın, onun etine ve kanına bir halel getirmesin. |
6240 | Yana aydı hâli negü ol anıŋ, negü teg kodup keldi köŋlüŋ seniŋ | Devamla : — Onun hâli nasıldır; onu bırakıp gelmeğe gönlün nasıl razı oldu — dedi — |
6241 | Anı kim küdezür igin kim körür, ol ig birle yalŋuz negü teg yatur | Ona kim hizmet eder, hastalığına kim bakar; o hasta-hasta yalnız başına nasıl orada kalır. |
6242 | Nelük sermediŋ anda ança turup, anı kimke kodtuŋ bu yaŋlığ körüp | Niçin orada bir müddet kalmadın; onu kime emânet ettin de, bu hâlde bıraktın, geldin. |
Öğdülmiş cevabı İligke | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
6243 | Yanut berdi ögdülmiş aydı bu söz, aŋar sözledim men ay bilgi ögüz | Ögdilmiş cevap verdi : — Ey deniz gibi derin bilgili insan, bu sözleri ona ben de söyledim — dedi -— |
6244 | Meni evre sürdi sözüm tutmadı, sözin kadra kördüm küçüm yetmedi | Bana itiraz etti, sözümü dinlemedi; sözüne karşı koymağı denedim, fakat gücüm yetmedi. |
İlig cevabı Öğdülmişke | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI | |
6245 | İlig aydı teŋri küdezgey anı, şifâ birge kolsa kopurğay anı | Hükümdar : — Onu Tanrı korusun; o isterse, şifa ihsan ederek, onu ayağa kaldırır — dedi — |
6246 | Bayatka ulamış-turur ög köŋül, yava kılmağay bir bayat ay oğul | O gönlünü, fikrini Tanrıya bağlamıştır; ey oğul, bir olan Tanrı onu elbette boş bırakmayacaktır. |
6247 | Kayu kul kamuğdın evürse yüzi, yaratmış idike sığınsa özi | Hangi kul her keşten yüz çevirip, yaratan rabbine sığınırsa, |
6248 | Seziksiz küdezür anı bir bayat, tilekin berür hem bulur edgü at | Bir olan Tanrı onu, şüphesiz, korur, onun arzularını yerine getirir ve o da iyi nâm kazanır. |
6249 | Muŋar meŋzer emdi bu sözni eşit, köŋülke alın ötrü özke iş it | Şimdi buna benzeyen şu sözü dinle; bu senin gönlünde bulunsun, her işinde onu hatırla : |
6250 | Bayatka sığınğıl kamuğdın üzül, köŋül til arığ tut kılınçın süzül | Her şeyi terk et, Tanrıya sığın; gönül ve dilini temiz tut; hareketini düzelt. |
6251 | Bayat birge barça tilekiŋ tükel, yekig ked yağıla bayatka tüzül | Bütün arzularını Tanrı verecektir; şeytana karşı iyice mücâdele et; Tanrıya karşı da ihlâsını bozma. |
6252 | Yana aydı ilig ay ögdülmiş e, sakınç kadğu birle yorıma buş a | Hükümdar devamla:—Ey Öğdülmiş, fazla keder ve endişe edip, üzülme — dedi — |
6253 | Ol edgü kişi erdi edgü başı, kalı ölse itgey bayatım işi | O iyilerin başında gelen iyi bir insan idi; ölünce de Tanrı onun işini kolaylaştıracaktır. |
6254 | Biziŋe-turur iş yarın ay bügü, ne erki tiriglik ne erki tigü | Ey hakîm, bu iş yarın bize de gelecektir; acaba hayatımız nasıl geçecek ve bunda bizler ne kazanacağız. |
6255 | İsiz öz yegitlik yava kıldımız, isiz kep köŋül ög isizde isiz | Yazık, biz gençliğimizi boşuna geçirdik; yazık, vücûdumuz, kalbimiz ve fikrimiz hep kötüden de kötüdür. |
6256 | Keçürmiş tiriglik bu kün boldı tüş, neteg keçti erse yanut kelge tuş | Hayat bugün rüya gibi oldu; o nasıl geçti ise, mükâfatı da öyle olacaktır. |
6257 | Bu kalmış tiriglik yava kılmağu, havâ ârzûlarka köŋül bermegü | Bu kalan ömrü artık heder etmemeli, heva ve arzulara gönül vermemelidir. |
6258 | Neçe kılsa âhır öz ölgü-turur, ölümde kedin miŋ öküŋü-turur | Nasıl olsa sonunda bu vücud ölecektir ve ölümden sonra da bin peşimanlık vardır. |
6259 | Bu künde naru sen taşırtı turup, bodun küçlerin kör bağırsak bolup | Bugünden itibaren sen dışarıda halka şefkat göster ve onun derdleri ile meşgul ol. |
6260 | Meni kutaru bir özüŋni bile, yanutı bayat birge edgü yola | Beni ve kendini böylece kurtarmağa çalış, bunun karşılığında Tanrı bize iyi yol gösterecektir. |
6261 | Negü ter eşitgil ay kılkı amul, bayat kullarıŋa bağırsak köŋül | Sakin tabiatlı olan ve Tanrı kullarına karşı merhametle hareket eden insan ne der, dinle. |
6262 | Kim edgü kılınsa hem edgü yanut, bayat ok berür edgü közni yarut | Kim iyilik ederse.Tanrı bunun karşılığında ona da iyilik verir; ey iyi insan, sen müsterih ol. |
6263 | Kim isiz kılınsa öziŋe kılur, ol isiz yanutı hem isiz bolur | Kim kötülük ederse, kendisine eder; o kütülüğün karşılığı da kötü olur. |
6264 | İsizlik tilese bar isiz kılın, ol isiz yanutı ulıtğay bilin | Kötülük istersen, git, kötülük yap; fakat şunu da bil ki, bu kötülüğün karşılığı seni bir gün inletecektir. |
Öğdülmiş cevabı İligke | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
6265 | Yanut berdi ögdülmiş aydı ilig, bu yarlığ berü tursa öt sav erig | Öğdülmiş cevap verdi: — Hükümdar bu şekilde öğüt ve nasihatleri ile beni desteklemekte devam ettiği müddetçe, |
6266 | Kamuğ edgü bolğay bodunka törü, tuta birge teŋri bu beglik örü | Halka tatbik edilen kanunlar dâima iyi olur; Tanrı da bu beyliği her vakit ayakta tutar — dedi — |
6267 | İlig ked yaşasu kutadsu kutun, yuluğ bolsu cânım tenim öz bütün | Hükümdar çok yaşasın, saadeti ve kudreti dâim olsun; benim canım, tenim ve bütün varlığım ona feda olsun. |
6268 | Ölür özke tegmez meger edgü at, bu atın tirig tutsu erklig bayat | Ölümlü insan için, iyi addan başka, hiç bir şeyin değeri yoktur; kudretli Tanrım iyi ad ile ömür sürdürsün. |
6269 | Anunmış-turur bu ölüm tutğalı, özüŋ ıdmağıl sen udıp yatğalı | Bu ölüm seni yakalamak üzere hazırlanmış bulunmaktadır; kendini gaflet uykusuna bırakma. |
6270 | İdi yakşı aymış biliglig tili, bu yaŋlığ bolur kör sakınuk yolı | Bilgili insan çok güzel söylemiş; takva sahibi olan insan bu yoldan yürür. |
6271 | Busuğda küder bu körünmez ecel, osalın basıkur umınçın amel | Görünmez ecel pusuda bekler, ümit peşinde koşan gafil insanları ansızın yakalayıverir. |
6272 | İsiz edgü barça kara yer bolur, bitilmiş ecelke yetilse ezel | Ezelden yazılmış olan ecel erişince, iyi veya kötü, her kes kara toprak olur. |
İlig cevabı Öğdülmişke | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI | |
6273 | İlig aydı teŋri bu künde naru, maŋa bersü tevfik kılayın törü | Hükümdar: —Bugünden itibaren Tanrı bana tevfik versin de ben bu yolda hukümü yürüteyim — dedi. |
6274 | Sözin kesti ilig özi amrulup, yorıp çıktı ögdülmiş andın turup | Hükümdar durdu ve sözünü kesti; Öğdülmiş kalkıp, huzurdan çıktı. |
6275 | Yeme serdi kaç kün bu ögdülmiş e, sakınç kadğu birle yorıdı tuş a | Öğdülmiş yine bir kaç gün sabır etti; keder ve endişesini içine akıttı. |
6276 | Sakınçın kadaşı üçün kadğurup, sarığ kıldı meŋzin özin sızğurup | Kardeşi için üzüntü içinde idi; gittikçe sarardı, kederden adetâ eridi. |
6277 | Turup sernümedi kadaşı üçün, yana barğusı keldi evre küçün | Fakat fazla tahammül edemedi; tekrar gidip, kardeşini görmek istedi. |
6278 | Turup bardı ilig taparu yorıp, okıdı ilig bu köründi kirip | Kalkıp saraya gitti, hükümdarın daveti üzerine, huzura çıktı. |
Öğdülmiş suali İligke | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA SUÂLİ | |
6279 | Ötündi iligke ayur-men bu kün, barayın kadaşım taparu yodun | Hükümdara mâruzâtta bulundu ve : — Ben bugün kardeşimi yoklamak üzere, onu ziyaret etmek istiyorum—dedi — |
6280 | Negü erki hâli köreyin anıŋ, tirig barmu erki kadaşım meniŋ | Acaba ne hâldedir, onu bir göreyim; hayatta olup-olmadığını bir öğreneyim. |
İlig cevabı Öğdülmişke | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI | |
6281 | İlig aydı barsa yarağlığ-turur, kadaşlık yakınlık ulaşu bolur | Hükümdar: — Gidersen, çok iyi edersin; kardeşlik ve yakınlık karşılıklı ziyaretler ile yerine getirilir — dedi — |
6282 | Yorı bar meniŋdin yeme ök ayıt, negü ol igin kör me köŋlin avıt | Git, benim tarafımdan da hatırını sor; hastalığına bak, nasıldır; kendisini teselli et. |
6283 | İlel tep turup çıktı andın yana, eviŋe kelip tüşti aldı tına | Öğdülmiş "baş üstüne" diyerek, oradan kalkıp çıktı; evine gelip, bir az dinlendi. |
6284 | Aş içgü yedi az yana at tutup, kadaşı tapa bardı kadğu yüdüp | Bir az yedi, içti; tekrar atına binip, mahzûn-mahzûn, kardeşinin bulunduğu yere doğru yola çıktı. |
6285 | Yakın tegdi tüşti yorıp bardı ol, kapuğka tegip ündedi koldı yol | Yaklaşınca, atından inip, yayan yürüdü; kapıya gelip, seslendi ve girmek için izin istedi. |