Hükümdarın Öğdülmiş'e Baş-Sağlığı Dilediğini Söyler
Eski Türkçe aslı | Günümüze aktarımı | |
---|---|---|
LXXXV | İlig Öğdülmişke Taziyet Kılmışın Ayur | Hükümdarın Öğdülmiş'e Baş-Sağlığı Dilediğini Söyler |
6304 | Eşitti ilig keldi evdin turup, aŋar taziyet kıldı köŋlin urup | Hükümdar bunu haber alınca, saraydan kalkıp, Öğdülmiş'in yanına geldi; ona gönülden baş-sağlığı diledi. |
6305 | İlig aydı öglen ay ögdülmiş e, duâ birle itgil aŋar sen iş e | Hükümdar : — Ey Öğdülmiş, mâkûl ol; sen duâ ile ona yardım etmeğe çalış — dedi — |
6306 | Bayat yarlıkasu ol odğurmışığ, keçürsü anıŋdın yazuk kılmışığ | Odgurmış'a Tanrı rahmet eylesin ve onun bütün günahlarını affetsin. |
6307 | Bu kadğu üçün bersü teŋri muyan, bayattın sevinç bul tamudın emân | Tanrı sana bu felâketin ecrini versin; Tanrı senden razı olsun ve cehennemden korusun. |
6308 | Kapuğ beklemiş sen yeme yol kesip, yüzüŋ kizlemiş sen tilin söz basıp | Sen yolunu kesmiş ve kapını kapamışsın; yüzünü gizlemiş, ağzını kilitlemişsin. |
6309 | Seniŋdin yaramaz bu yaŋlığ kılık, ukuşluğ yorımaz bu yolça yorık | Böyle bir hareket sana yakışmaz; akıllı insan böyle bir yolu ihtiyar etmez. |
6310 | Saŋa kim tegürdi maŋa ay bu küç, ya kim övkeledi ya kim kıldı öç | Bana söyle, seni kim bu sıkıntıya düşürdü; kim sana kızdı veya kim sana kin bağladı. |
6311 | Bayat hükmi erdi kadaşıŋ öze, yorıttı kazâsın sen öz kılk tüze | Kardeşinin başına gelen Tanrının hükmüdür, o kazâ-i ilâhîyi yerine getirdi; sen kendine bak ve nefsini İslah et. |
6312 | Negüke ulır sen negü bu sığıt, bu kılk edgü ermez munı sen ağıt | Neye ağlayıp, feryad ediyorsun; bu şekilde hareket etmek iyi değildir; sen böyle yapma. |
6313 | Toğuğlı ölür ol ağığlı ilür, yorığlı tınur ol berigli alur | Doğan ölür, yükselen iner; yürüyen durur ve veren alır. |
6314 | Kadaşıŋ ölümi saŋa bolsu pend, seriŋil muyan ur şeker bolsu kand | Kardeşinin ölümü sana ibret olsun; sabır et, ecrine nâıl olursun, şekerin kand olur. |
6315 | Ölürüg körügli tirig kalğuçı, kerek pend tutunsa kanı tutğuçı | Ölümü görünce, hayatta kalanların bundan ibret almaları lâzım idi; alan hâni. |
6316 | Ölüg pendini bak ayur kör meni, ölüm tuttı bardım tutar uş seni | Ölenin nasihatine dikkat et, ne der:— Bana bak, beni ölüm yakaladı, gittim; şimdi seni de yakalar. |
6317 | Muŋar meŋzer emdi bu beytig okı, okıp ked köŋülke alınğıl takı | Şimdi buna benzeyen şu beyti oku; okuyup, iyice gönülüne yerleştir. |
6318 | Seniŋde ozakı ölügli miŋe, berür pend ayur uş maŋa kör maŋa | Senden evvel binlerce ölüp-gidenler sana nasihat verirler ve derler ki, işte bana bak, bana. |
6319 | Usanıp yorıdım avındım üküş, ölüm tuttı bardım kelir uş saŋa | Gaflet içinde yaşadım, uzun zaman oyalandım; beni ölüm yakaladı, gittim; sıra sana da gelir. |
6320 | Ayıttı ilig evre odğurmışığ, neteg ölmişin hâl negü bilmişig | Hükümdar sonra Odgurmış'ı, onun nasıl öldüğünü ve bu hususta neler bildiğini soruşturdu. |
Öğdülmiş cevabı İligke | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
6321 | Ötündi iligke negü körmişin, ölürde vasiyyet itip kodmışın | Öğdülmiş neler gördüğünü ve ölürken vasiyet edip, bırakmış olduğu mirası hükümdara arzetti. |
6322 | Turup rekve birle tayakın alıp, ilig utru urdı kumaru kılıp | Kalkıp, kardeşinden yadigâr kalan çanak ile değneği alıp, hükümdarın önüne koydu. — |
6323 | Ayur uş kadaşım maŋa kodmışı, bu erdi neŋi uş turu kalmışı | îşte kardeşimin bana bırakmış olduğu miras bunlardır—dedi — |
6324 | İlig me kötürsü kumaru birin, kutadğay bu kün hem tusulğay yarın | Hükümdar bunlardan birini, yadigâr olarak, kendine alsın; bu yadigâr dünyada uğur getireceği gibi, âhirette de faydalı olur. |
İlig cevabı Öğdülmişke | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI | |
6325 | İlig sundı aldı tayak elgiŋe, ayur bu kumaru kutadsu maŋa | Hükümdar uzanıp, değneği eline aldı : — Bu yadigâr bana uğurlu olsun — dedi — |
6326 | Sen alğıl bu rekve kadaşıŋ özin, munıŋ birle üşgür tilese yüzin | Sen bu çanağı al, kardeşini özlediğin zaman, onu bununla hatırlarsın. |
6327 | Sunup aldı rekve kör ögdülmişe, köŋül bertti közde yuvuldı yaşa | Öğdülmiş çanağı aldı; gönülü sızladı, gözünden yaşlar boşaldı. |
6328 | İlig aydı körgil bu ibret bu kün, biriŋe tap emdi sakınsa ögün | Hükümdar : — Bak şimdi bugün âkil ve düşünen bir insan için, bu ibret kâfidir — dedi — |
6329 | Ol andağ tirildi tükedi ajun, takı kaldı artıp ay kılkı tüzün | O öyle yaşadı, hayatı sona erdi; ondan dünya ve bir de bunlar kaldı, ey temiz kalpli insan. |
6330 | Negü ter eşitgil kılınçı silig, ukuş birle işke yetürmiş elig | Tavrı, hareketi temiz ve her işe akıl ile el uzatan insan ne der dinle. |
6331 | Üküş bolsa artmaz bu dünyâ neŋi, neçe me az erse yeter öz teŋi | Bu dünya malı ne kadar çok olursa-olsun, fazla gelmez; ne kadar az olsa bile, yerine göre kâfi gelir. |
6332 | Bu dünyâ müni miŋ bir ol erdemi, negü teg keçürse keçer âdemi | Bu dünyanın kusuru bin, meziyeti ise, birdir; insan bunu nasıl geçirirse, o öyle geçer. |
6333 | Üküşlük ne asğı ölümde kedin, anı yegli sevnür seniŋde adın | Ölümden sonra bolluğun faydası nedir; senden sonra ancak onu yiyen sevinir. |
6334 | Kadaşıŋ kodup kaçtı dünyâ neŋin, örüm kedti arpa yedi öz teŋin | Kardeşin dünya malını bırakıp kaçtı; kendi seviyesine göre, çul giydi ve arpa yedi. |
6335 | Keçürdi tiriglik toru ölmedi, anuk yeglilerke neŋin kodmadı | Ömrünü geçirdi ve bu vaziyetten dolayı ölmedi; hazır yiyicilere de mal bırakmadı. |
6336 | Katığlandı tün kün yinitti yüki, keçip bardı andın ajun emgeki | Gece-gündüz gayret etti, yükünü hafifletti; bu yolda çektiği dünya zahmetleri de geçti-gitti. |
6337 | Ol itti işin kör kutuldı bu kün, biziŋ iş ne erki yazılmaz tügün | O işini yoluna koydu, bugün artık kurtuldu; bizim hâlimiz acaba nasıl olacak, bu düğüm hâlâ çözülmedi. |
6338 | İlig ötledi kör miŋ edgü sözün, köŋül hem karın urdı ötlep uzun | Hükümdar bir çok iyi sözle öğüt ve nasihatte bulundu; öğütler vererek, içini boşaltıp, rahatladı. |
6339 | Yana karşıka bardı ilig turup, tüşüp kirdi evke sakınçlığ bolup | Hükümdar kalkıp, tekrar saraya döndü; inip, düşünceli bir hâlde, odasına girdi. |
6340 | Sakınç kıldı kaç kün bu ögdülmişe, keçürdi bu kadğu yazıldı kaşa | Öğdülmiş bir kaç gün yas tuttu; matem günleri geçince, nihayet bir az kendine geldi. |
6341 | Unıttı bu kadğu sakınçığ yeme, yedi içti küldi sevindi yana | Bu kaygı ve kederleri de unuttu, tekrar yedi, içti, sevindi ve yüzü güldü. |
6342 | İdi yakşı aymış bodun başlar er, bilig birle el kün işin işler er | Halkın başında bulunan ve halkın işini bilgi ile idare eden insan çok güzel söylemiş. |
6343 | Neçe kadğu sakınç seni bulnasa, yana ok küler köz neçe yığlasa | Kaygı ve keder seni ne kadar esir ederse-etsin, ne kadar ağlatırsaağlatsın, bir gün yüzün tekrar gülecektir. |
6344 | Ajun öŋdisi bu telimde berü, isiz edgü erter neçe yıllasa | Bu dünyanın çok eski bir kanunudur; kötülük veya iyilik ne kadar uzun sürerse-sürsün, bir gün geçer. |
6345 | Sakınçın keçürdi kör ögdülmiş e, tapuğka baka turdı itti iş e | Öğdülmiş de yasını geçirdi; vazifesine başlayarak, işine devam etti. |
6346 | Harislık bile ol tapuğ başladı, keçe taŋda bardı işin işledi | Büyük bir gayret ile işe sarıldı, sabah erkenden, akşam geç vakte kadar işi ile meşgul oldu. |
İlig suali Öğdülmişke | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SUÂLİ | |
6347 | Okıdı ilig bir kün ögdülmişig, ayıttı bodun hâli el kün işig | Hükümdar bir gün Öğdülmiş'i çağırdı, halkın durumunu ve memleket ahvâlini sordu. — |
6348 | Ayur el hâli ne bodun hâli ne, negü teg keçer emdi üdlek kün e | Memleket ve halkın hâli nasıl, şimdi günler ve zaman nasıl geçiyor — dedi — |
6349 | Maŋa köz kulak sen işimni kamuğ, seniŋdin tiler-men aça bir kapuğ | Sen benim gözüm ve kulağımsın; her işle senin meşgul olmanı istiyorum, bütün işleri sen hallet. |
6350 | Saŋa tegdi kaç kün bu kadğu sakınç, tegümediŋ işke işiŋ ne erinç | Bu bir kaç gün kaygı ve keder içinde kaldığın için, sen de işle pek meşgul olamadın; acaba işler nasıl gidiyor. |
Öğdülmiş cevabı İligke | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
6351 | Yanut berdi ögdülmiş aydı ay beg, bodun hâli edgü duâ artğu teg | Oğdülmış cevap verdi ve: — Ey beyim, halkın hâli çok iyidir; halk durmadan sana hayır-duâ ediyor — dédi — [Metin eksik] |
Öğdülmiş cevabı İligke | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
6352 | Biri söz boğuz köz bu şehvet otı, bular ol kişike bu tâat yutı | Bir de söz, boğaz, göz ve bu şehvet âteşidir; bunlar ibâdete manî olur ve insan için bir felâkettir. [Metin eksik] |
6353 | Biri boğuzı tıdsa bir az sözlese, yırak tutsa özdin yarağsız usa | Kim boğazının arzularına ram olmaz, az söyler ve yakışmayan şeylerden kendisini uzak tutarsa, |
6354 | Havâ ârzûlarka bolur erse erk, buşup övke kelse özin tutsa berk | Kim heves ve arzularına hâkim olur, gazaba gelip, hiddetlendiği vakit, onu yenebilirse, |
6355 | Ukuşluğ bu ol hem biliglig bu ol, munı alsa bolğay ukuşluğ amul | Akıllı ve bilgili insan odur; akıllı ve sakin tabiatlı olan kimse buna muvaffak olur. |
6356 | Ukuşluğ kişiler sözi öggü teg, köni tüz bolur ol özi belgü teg | Akıllı insanların sözü öğülecek sözlerdir; o doğru ve dürüst olur ve kendisini her vakit belli eder. |
6357 | Yarağsızka yakmaz yıratur özin, kereksizni körmez yumıtur közin | Onlar yakışmayanlara yaklaşmaz ve kendilerini bu gibi şeylerden uzak tutarlar; lüzumsuz şeyleri görmezler, ona göz yumarlar. |
İlig cevabı Öğdülmişke | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E CEVABI | |
6358 | İlig aydı körklüg ayur sen bu söz, asığlığ-turur bu sözüg artuk öz | Hükümdar:—Çok güzel söylüyorsun, bu çok samimî ve fevkalâde faydalı bir sözdür—dedi —[Metin eksik] |
Öğdülmiş cevabı İligke | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
6359 | Sefâcı-turur bu et öz me otun, cefâka cefâ kıl özüŋni tutun | Bu vücûd cefakâr ve küstahtır; cefacıya karşı cefâ kıl ve kendine hâkim ol. [Metin eksik] |
6360 | Neçe edgü kılsa et özke seve, aŋar ança yavlak kılur bu cefâ | Bir kimse ne kadar vücûdu sever ve ona iyilik ederse, o da ona o kadar cefa ve kötülük eder. |
6361 | Yeme yakşı aymış kişi üdrümi, cefâçı et özke otı hem emi | İnsanların seçkini çok güzel söylemiş; onun sözü cefâcı vücûda karşı bir çâre ve tedbirdir. |
6362 | Vefâ kimke kıldıŋ cefâka anun, cefâçı cefâsın tegürgey künün | Birine vefa gösterdi isen, ondan cefâ görmeğe hazırlan; cefakâr nefsin seni bir gün cefâya duçar edecektir. |
6363 | Kimi edgü tuttuŋ aŋar korku tur, seni isizin ol ulıtğay ünün | Kime iyi muamele ettinse, ondan kork; onun kötülüğü bir gün seni inletecektir. |
6364 | Ay ilig bu üç ara semzi yavuz, biri ıt biri kuş birisi et öz | Ey hükümdar, şu üç şeyin semizi fenadır; biri köpek, bir av-kuşu, biri de vücûttur. |
6365 | Açurğu bularığ yolın tutsa ked, anın yolka kirse boyun egse ked | İyice yola gelmeleri için, bunları aç bırakmak lâzımdır; bunlar ancak böylelikle yola gelir ve boyun eğerler. |
6366 | Yolın kısmasa kuş meŋin edlemez, semiz bolsa ıt tok avın avlamaz | Yolunu sıkı bir murakabe altında bulundurmazsan, kuş avını yakalamaz; köpek tok ve semiz olursa, av peşinden koşmaz. |
6367 | Et öz todsa kansa bolur buğrağu, kaçar edgülerin süre ıdmağu | Vücût doyar ve kanarsa, deve-aygırı gibi olur; yaptığın iyilikleri önüne katarak sürer ve götürür, onu bırakmamalıdır. |
6368 | Kuşuŋ avlamasa bir ördek yas ol, ıtu kodsa avın yası bir as ol | Kuşun avlamazsa, bunun zararı bir ördektir; köpeğin avını bırakırsa, zararı nihayet bir kakımdır. |
6369 | Özüŋ buğrağursa bedütse boyun, seni otka tartar ulıtur ünün | Vücûdun deve-aygırına döner ve enseni kalınlaştırırsa, seni ateşe sürükler ve acı-acı feryad ettirir. |
6370 | Meŋilig-turur kör meŋi yok çığay, barın tap kılıp ol yorır köŋli bay | Yiyeceği olmayan fakir de huzur içindedir; o eline geçene kanâat eder ve gönül zenginliği içinde yaşar. |
6371 | Egin bütse boğuzın todursa aşın, kılur teŋri tapğı iter ol işin | Sırtına bir şey geçirip, boğazını doyurunca, Tanrıya ibâdet kılar ve âhiret' işini yoluna koyar. |
6372 | Uluğluk bu devlet bu kut kıv kişig, küvezlikke tartar kodup öz işig | Büyüklük, bu devlet ve bu saadet insanı, yapmakla mükellef olduğu işleri bırakıp, kibirli olmağa sürükler. |
6373 | Küvezlik bayattın yıratur kuluğ, ukuşluğ yorımaz bu yaŋlığ yoluğ | Gurur kulu Tanrıdan uzaklaştırır; akıllı insan böyle bir yolu ihtiyar etmez. |
6374 | Çığay ma ölür ök yeme bay ölür, iki böz iletür kara yer bolur | Fakir de ölür, zengin de; bunların ikisinin de götürecekleri şey ancak bir kefenden ibarettir ve nihayet kara toprak olurlar. |
6375 | Çığay ölse kutlur kiter emgeki, bay ölse kalur neŋ iletür yüki | Fakir ölürse, zahmetlerinden kurtulur; zengin ölürse, malını bırakır, fakat onun vebalini birlikte götürür. |
6376 | Muŋar meŋzer emdi bu söz belgülüg, bu sözde özüŋke kötürgil ülüg | Gerçekten buna benzeyen bir söz vardır; bu sözden kendine bir hisse al. |
6377 | Ay nimet idisi ölüm mihnetiŋ, ay mihnet idisi ölüm nimetiŋ | Ey nimet sahibi, ölüm senin mihnetindir; ey mihnet sahibi, ölüm senin nimetindir. |
6378 | Çığay ölse kutlur kiter emgeki, ölüm tutsa ay bay sakış bermekiŋ | Fakir ölürse, zahmetlerinden kurtulur; ey zengin ölüm yakalarsa, senin bir de hesap vermen vardır. |
İlig sözi Öğdülmişke | HÜKÜMDARIN ÖĞDÜLMİŞ'E SÖZÜ | |
6379 | Yana aydı ilig bu dünyâ içi, yılanı çadanı telim tikgüçi | Hükümdar devamla :— Bu dünya bir çok zehirli yılan ve çıyanlar ile doludur — dedi — |
6380 | Aşı az yegüke ağusı üküş, yana öŋdisi az üküşi söküş | Yiyecek nimeti az, zehiri çok olduğu gibi, medhedılecek şeyi az, nefret edilecek şeyi de çoktur. |
6381 | Ukuşluğ sunup alğusı az neŋi, biliglig açıp az yegüsi meŋi | Bu dünyada akıllı insanın elini uzatıp, alacağı şey azdır; bilgilinin iştiha ile yiyeceği nimet de azdır. |
6382 | Biligsizke uçmak-turur bu ajun, erej birle avnur yorır muŋsuzun | Bilgisiz için bu dünya cennettir; o huzur içinde avunur ve hiç bir şeye ihtiyaç hissetmeden yaşar. |
6383 | Tiken ol ukuşluğka dünyâ tolu, adak ursa yerke kirür saklağu | Akıllı insan için dünya dikenler ile doludur; yere basınca, ayağına batar, dikkat etmek lâzımdır. |
6384 | Ağu ol biligligke dünyâ içi, anın aş yeyümez üzer öz küçi | Bilgili insan için dünya zehir ile doludur; bundan dolayı o yemek yemez, güçten-kuvvetten kesilir. |
6385 | Anın kaçtı zâhid oğul kız kodup, munın kodtı âbid tapuğka udup | Zâhid bundan dolayı çoluk-çocuğunu bırakıp kaçtı; âbid onun için dünyayı bırakıp, kendini ibâdete verdi. |
6386 | Bu kün biz ilinmiş-tururmız muŋar, küdezsün bayat bu belâdin sıŋar | Biz bugün buna kendimizi kaptırmış bulunuyoruz; Tanrı bu belâdan bizi korusun. |
Öğdülmiş cevabı İligke | ÖĞDÜLMİŞ'İN HÜKÜMDARA CEVABI | |
6387 | Yanut berdi ögdülmiş aydı bu söz, tükel söz çını ol ukuş birle tüz | Öğdülmiş cevap verdi : — Bu söz sözlerin en doğrusu ve akla en yakın olanıdır — dedi — |
6388 | Körü barsa dünyâ kılınçı teŋi, yegen yel büke teg bu kılkı yaŋı | Dikkat edersen, dünyanın, tabiati gibi, tavrı ve hareketi de doymak bilmez bir ejderhaya benzer. |
6389 | Özi igdür ök san özi semritür, özi ök etin yer özi yavrıtur | însanı, san ki, kendisi bizzat besler ve kendisi semirtir; sonra kendisi onun etini yer ve onu zayıflatır. |
6390 | Baka barsa yetrü ajun hâlini, eŋip kalğu taŋlap kör uksa anı | Dünyanın hâline iyice dikkat eder ve onun mâhiyetini anlarsa, insan hayretler içinde kalır. |
6391 | Apalı havâlı ajunka ilip, uruğ yadtı dünyâ içinde kelip | Adem ve Havva yer yüzüne inip, dünya içinde insan neslini çoğalttı. |
6392 | Olarda berü tut bu üdke tegi, ne yaŋlığ eren koptı begler begi | Onlardan itibaren bugüne kadar dünyaya ne türlü insanlar ve ne kadar beyler beyi geldi. |
6393 | Kayu bilge tuğdı kayu alp atım, kayu kür küvez er kaya teg yalım | Kimi âlim doğdu, kimi cesur, kahraman; kimi yalçın kaya gibi, mağrur ve kabadayı. |
6394 | Kayusı ukuşluğ kayusı bügü, kayu tilve munduz kayu ermegü | Kimi akıllı, kimi hakîm; kimi deli ve ahmak ıdı; kimi de tenbel idi. |
6395 | Neçe savçı tuğdı okıtçı amul, bayat hükmi birle ayu berdi yol | Kaç peygamber, kemâl sahibi kaç elçi geldi ve Tanrı hükmü ile bize yol gösterdi. |
6396 | Kayu az yaşadı kayusı uzun, kayu baş kötürdi bedükrek sözün | Kimi az yaşadı, kimi çok; kimi hakimane sözleri ile yüksek makama erişti. |
6397 | Kayusı törütmiş idike turup, yağı teg ok attı yasını kurup | Kimi yaratan Tanrıya karşı, düşman gibi, yayını kurup, ok attı. |
6398 | Okığıl bu beytig negü ter eşit, uka barğıl emdi özüŋ kılkı it | Şu beyti oku, dinle, ne der; iyice anla ve kendi tabiatini ona göre düzelt. |
6399 | Kerek bilge bolğıl kerek miŋ yaşa, tutup bütrü ajun erejin aşa | İster âlim ol, ister bin yaşa, ister bütün dünyayı ele geçir ve bütün nimetlerine nail ol. |
6400 | Âhır ölgü özüŋ kara yer bolup, ölüm tutsa eltür ökünçün yaşa | Sonunda sen de öleceksin ve kara toprak olacaksın; ölüm yakalayınca götürür; sonra peşiman olursun. |
6401 | Neçe edgü koptı bu bilge bügü, tilep bulmadılar tiriglik yegü | Bu dünyaya ne kadar iyi insanlar, âlim ve hakimler geldi; bütün arzularına rağmen, ebedî hayata nail olamadılar. |
6402 | Bu kün kör neçe toğmaduk teg bolup, kara yer katında yaturlar ölüp | Bugün bak, nasıl dünyaya hiç gelmemiş gibi olup, kara toprak altında yatarlar. |
6403 | Ne törlüg ne yaŋlığ kişi koptı kör, yağız yer olarığ yedi optı kör | Ne türlü ve ne çeşit insanlar bu dünyaya geldi; bak, kara toprak hepsini yedi ve yuttu. |
6404 | İtiglig sarây ordu karşı kodup, yağız yer töşenip yaturlar küdüp | Süslü saray, köşk ve evlerini bırakıp, kara toprağı döşenerek, bekleyip yatarlar. |
6405 | Udırmu üni yok ya tınmaz tını, negü erki hâli biligli kanı | Uyurlar mı, sesleri yok ve nefes almazlar; hâlleri acaba nasıldır, bunu bilen hani. |
6406 | Olar barça muŋluğ bu kün edgüke, eligleri yetmez yegü kedgüke | Onların hepsi bugün iyiliğe muhtacdır; elleri yiyecek ve giyeceğe erişmez. |
6407 | Ökünçün yaturlar kör ınçıklayu, küsep edgülükni miŋ ârzû yeyü | Bak, peşimanlıkla inleyip yatarlar; bin iştiyak ile iyilik isterler. |
6408 | Bayat berdi bizke bu kün bu künüg, yava kılsa bolmaz bu bulmış üdüg | Tanrı bize bugün bu günü verdi; ele geçen bu fırsatı heder etmemelidir. |
6409 | Bayat bersü tevfik bu künde naru, kamuğ edgülükke ay edgü törü | Tanrı bize bugünden sonra her türlü iyilik için tevfik versin, ey mülkün iyi nizâmı. |
6410 | Tilin berdi alkış kör ögdülmişe, ayur ay bügü beg uzun keç yaşa | Öğdülmiş hükümdarı öğdü ve : — Ey hakîm hükümdar, ömrün uzun olsun — dedi — |
6411 | Ajun kalmasunı seniŋsiz kuruğ, bayat kesmesüni seniŋdin uruğ | Dünya sensiz kalmasın, sensiz âlem pek boş olur; Tanrı senin neslini kesmesin. |
6412 | Negü erse ârzû tilekiŋ kamuğ, aça bersü teŋri saŋa ol kapuğ | Ne gibi arzu ve dileğin var ise, Tanrı sana bunların kapılarını dâima açık tutsun. |
6413 | Negü erse ârzû tilekiŋ takı, tükel bersü teŋri saŋa ay akı | Daha ne gibi arzu ve dileğin olursa, ey cömert, Tanrı bunları da sana ihsan etsin. |
6414 | Sevinçin avınçın tirilgil uzun, erejlengil ança ay kılkı tüzün | Sevinerek, avunarak, uzun ömür sür ve huzur içinde yaşa, ey halîm, selîm insan. |
6415 | Diriğâ seniŋ teg kişiler ölüp, kara yerde yatsa süŋüki ulup | Senin gibi insanlar ölür ve kemikleri toprak altında dağılmış yatarsa, çok yazık olur. |
6416 | Negü kılğu teŋri bu dünyâ işi, bu yaŋlığ törütmiş ay ilçi başı | Ne yapalım, Tanrı bu dünyayı böyle yaratmış ey büyük hükümdar. |
6417 | Neçe ölse bolmaz seni teg ölüg, özüŋ edgülerdin ilindi ülüg | Senin gibi, iyilikler yapan bir hükümdar ölse bile, ölü sayılmaz. |
6418 | Kerek öl kerek keç yaşağıl uzun, atıŋ edgü birle yadıldı sözün | Gerek öl, gerek uzun ömürlü ol, adın artık iyilik ile dünyaya yayılmıştır. |
6419 | Severiŋ üküş bolsu sevmezleriŋ, saçılsu birerin keŋüsü yeriŋ | Dostların çok olsun, düşmanların perişan olsun, memleketin genişlesin. |
6420 | Yer öpti turup çıktı kesti sözin, atın mindi urdı eviŋe yüzin | Öğdülmiş sözünü kesti, yer öptü ve kalkıp, dışarı çıktı; atına binip, evine doğru gitti. |
6421 | Kelip tüşti kirdi eviŋe yorıp, yedi içti yattı bir ança serip | Gelince, atından inip, evine girdi; yedi, içti, bir müddet yatıp, istirahat etti. |
6422 | Yana koptı erte işin başladı, ayu berdi kördi özi işledi | Sabah tekrar kalktı ve işine başladı; emirler verdi, işleri gözden geçirdi, kendisi de çalıştı. |
6423 | Köŋül til köni tuttı tüzdi yorık, kamuğ egriler köndi itti kılık | Sadâkat ve hulûs ile hareketlerini tanzim etti; bütün eğriler onu görerek, doğru yola girdi ve huylarını düzelttiler. |
6424 | İtildi ajun arttı ed kü duâ, kutadtı küni künde edgü duâ | Dünya düzene girdi; hayır-duâ çoğaldı; bunun bereketi ile memlekette günden-güne saadet arttı. |
6425 | Olar bardı kaldı ol edgü atı, yitip barğu ermez atı hürmeti | Onlar gitti, fakat iyi adları kaldı; onların adı dâima hürmetle yâd edilecektir. |
6426 | Körü barğıl emdi bu yaŋlığ kişi, kişimü bolur bu firişte işi | Dikkat et, imdi böyle insanlar insan mı olur; onların yaptıkları işler meleklere yakışacak işlerdir. |
6427 | Kişi erdi erse olar ne üdün, negü ol ayu ber bu künki bodun | Eğer o vakit bunlar insan idi iseler, söyle bakayım, bugünkü insanlar nedir. |
6428 | Kalı biz kişi ersemiz ay bügü, olarığ seziksiz firişte tigü | Ey hakîm, eğer biz insan isek, onlara, şüphesiz, melek demek lâzımdır. |
6429 | Olarnıŋ kılınçı ne kılkı sözi, eşitip kutadğu ol edgü izi | Onların tavrı, hareketi ve sözü ile bıraktıları iyi izler hakkında söylenenleri duymak da bir saadettir. |
6430 | Ukuşluğ ukar ol biliglig bilir, ölür öz bu dünyâ seziksiz kalır | Akıllı anlar ve bilgili bilir; hiç şüphesiz, insan ölür ve bu dünya kalır. |
6431 | Bulunmış bu üd kün yava kılmadın, tapuğ kılğu tegmez munıŋda adın | Ele geçen bu zamanı boşuna geçirmeden, ibâdet kılmalıdır; insanın bu dünyadan elde edebileceği menfaat ancak budur. |
6432 | Munıŋda uluğ pend takı ne bolur, seniŋde ozakı ölür köz körür | Senden öncekiler ölür, sen de görürsün, bundan daha büyük nasihat ne olabilir. |
6433 | Kalır karşı ordu saraylar kamuğ, anı bend tutumaz bu öz ay uluğ | Bütün saray, köşk ve konakların hepsi kalır; ey büyük, insan bunlara devamlı olarak tasarruf edemez. |
6434 | Neçe karşı ordu neçe berk tura, ölüm buzdı kıldı kara yer kör e | Nice saray ve köşkleri, nice sağlam kaleleri ölüm bozdu ve kara toprağa çevirdi, bak. |
6435 | Neçe kend uluş bağ çeçekliklerig, kuruğ kodtı kör bu ölüm ay tirig | Nice şehir ve memleketleri, bağ ve bahçeleri bu ölüm ıssız bıraktı, ey diri. |
6436 | Kalır karşı ordu saray pâk saŋa, alıp sen tutar sen bu bend tep maŋa | Saray, köşk ve konaklar boşalır, sana kalır; sen alır ve kendine bend ettim zannı ile, onları kullanırsın. |
6437 | Kalın sü idisi ajunçı kanı, süsin kodtı boldı kara yer sanı | Kalabalık bir orduya sahip olan o cihan beyi hani; ordusunu bıraktı, kendisi kara toprak oldu. |
6438 | Kanı ol suk ilçi ilim az tedi, üküş el küçedi yeyü bilmedi | Hani o memleketim az diyen haris hükümdar; bir çok memleketleri hâkimiyeti altına aldı, fakat elinde tutamadı. |
6439 | Kanı ol küçegli kişiler yerin, kulaç yer alındı yatur ınçıkın | Hani o başkalarının memleketine göz diken kimse; şimdi bir kulaç yerde ıztırap çekip yatar. |
6440 | Kanı ol müsülmân kanı tökgüçi, nelük kirdi yerke kanı ol küçi | Hani o müslümanların kanını döken insan, niye toprağa girdi, onun gücü, kuvveti ne oldu. |
6441 | Kanı ol kişig satğağuçı kişi, nelük boldı satğağ kara yer tuşı | Hani o başkalarına iftira eden adam, bu müfteri nasıl toprağa kalboldu. |
6442 | Kanı ol tütüşügli dünyâ üçün, turu kaldı dünyâ ol öldi küçün | Hani o dünya için mücâdele eden insan, dünya yerinde kaldı, o ise, ölüme karşı koyamadı. |
6443 | Kanı ol tirigli tavar kodmadın, iki böz iletti tilemez adın | Hani o mal, mülk, ne varsa kendinin olmasını isteyen insan; o beraberinde ancak iki bez götürebildi. |
6444 | Kanı ol üküş yer tilegli kişi, kara yer töşendi itildi işi | Hani o çok yer isteyen adam, kendisi kara toprağa döşendi ve dâva bitti. |
6445 | Bu yaŋlığ-turur dünyâ hâli kamuğ, ukuş birle körgil açılğay kapuğ | Bütün dünyanın hâli böyledir; anlayış ile bakarsan, idrâk kapılan açılır. |
6446 | Erejleri emgek sevinçi sakınç, ağırı uçuzluk avınçı irinç | Onun huzuru zahmet, sevinci keder, izzeti zillet ve rahatı mihnettir. |
6447 | Negü kelse yüdgil sen ınçıklama, erej erse erter ne emgek yeme | Ne gelirse; yüklen, şikâyet etme; huzur olsun-zahmet olsun, ikisi de geçer. |
6448 | Eşitgil negü ter bilig bergüçi, ay emgek bile sen sabır kılğuçı | Ey felâketler karşısında sabreden insan, bilgi veren insan ne der, dinle. |
6449 | Ay nimet idisi şükür kıl yegil, ay mihnet idisi habır kıl egil | Ey nîmet sahibi, bundan şükür ederek istifâde et; ey mihnet sahibi, kaderine boyun eğ, tahammül et. |
6450 | Sabır kılsa mihnet bolur nimetiŋ, şükür kılsa nimetka artar tigil | Sabır edersen, mihnet senin için nîmet olur; nîmet için şükür edersen, bu nîmet daha da artar, bunu böyle bil. |
6451 | Körü bar ay bilge bu künki üdüg, öŋin boldı barça kamuğ iş küdüg | Ey âlim, bugünkü zamana dikkat et, işler tamamen değişti. |
6452 | Biliglig uçuz boldı tutnur özin, ukuşluğ ağın boldı açmaz sözin | Bilgili hakir oldu, bir tarafa sinip kalıyor; akıllı dilsiz oldu, ağzını açmıyor. |
6453 | Telim boldı elde bu yavlak kişi, yavaş boldı satğağ kötürmez başı | Memlekette fena adamlar çoğaldı; halîm insanlar ayak altında kaldı, başlarını kaldıramıyorlar. |
6454 | Borun yüz yuğuçı namâz kodğuçı, kür ersig atandı yorıtur küçi | Şarap ile yüzlerini yıkayan ve ibâdeti bırakanlar şimdi yiğit sayılıyor ve istediklerini yapıyorlar. |
6455 | Fesâd fisk idisi atandı eren, bor içmez kişi atı boldı saran | Fesat ve fısk yapanlar merd sayıldı; şarap içmeyen kimseler hasis sayıldı. |
6456 | Namâz rûza birle yorığlı kişi, munâfik atandı ay elçi başı | Namazına ve orucuna devam eden insanlar münafık sayıldı, ey memleketin başında bulunan insan. |
6457 | Halâl yitti barça haram üstedi, harâm yegli köŋlin kara kir tudı | Halâl büs-bütün ortadan kalktı, haram çoğaldı; haram yiyenin gönlü kara kirle kaplandı. |
6458 | Halâl atı kaldı körüglisi yok, harâm karma boldı toduğlısı yok | Halâlin ancak adı kaldı, onu gören yok; haram kapışıldı, hâlâ ona doyan yok. |
6459 | Kanı bu harâmıŋ haram tegüçi, harâmığ kodup bir halâl yegüçi | Hani bu harama haram diyen, haramı bırakıp, halâl yiyen insan nerede. |
6460 | Sakınuk tegüçi kim ol çın köni, könilik küni bar yarutur küni | Gerçekten dürüst ve takva sahibi denilecek kim kaldı; fakat güneşi parlayan bir kıyamet günü vardır. |
6461 | Harâm birle artuk karardı köŋül, halâl kayda bulğu tilep ay oğul | Kalpler haram ile çok fazla karardı; ey oğul, halâli nerede arayıp bulmalı. |
6462 | Muŋar meŋzetü keldi emdi bu söz, munı yakşı tıŋla ayâ köŋli tüz | Buna benzer şöyle bir söz vardır, bunu iyice dinle, ey temiz kalpli insan. |
6463 | Harâm birle köŋlüm kara boldı kir, bilig işke tutmaz özüm yüzde bir | Gönlüm haram ile karardı ve kirlendi; ben bilgiyi yüzde bir işte dahi kullanmam. |
6464 | Et öz eglü bilmez havâ bulnadı, tapuğka tegümez özüm açtı sır | Vücût artık eğilmez, hevâ ve heves onu esir etti; ben artık ibâdetle meşgul olamıyorum; işte sırrımı açtım. |
6465 | Ajun kılkı barça adın boldı kör, kişi köŋli tilde öŋin boldı kör | Dünyanın tabiati tamamen değişti, insanların gönlü ile dilleri birbirine uymuyor. |
6466 | Vefâ kitti halkta cefâ üstedi, tilep bir ınanğu kişi kalmadı | Halktan vefa gitti, cefâ çoğaldı; itimad edilecek bir kimse ararsan, bulamazsın. |
6467 | Vefâ ketti halkta cefâ urdı iz, ınanğu tayanğu kişi boldı kız | Halktan vefa gitti, yerini cefâ aldı; itimad edilecek, inanılacak kimse pek nâdir. |
6468 | Yakınlık yağukluk yırattı kadaş, bağırsaklıkın kodtı edgü adaş | Akrabalar arasından yakınlık ve kardeşlik uzaklaştı; artık candan arkadaşlık kalmadı. |
6469 | Kiçigde edeb yok uluğda bilig, otunlar üküş boldı yitti silig | Küçüklerde terbiye, büyüklerde bilgi yok; kaba insanlar çoğaldı, nâzik insanlar ortadan kalktı. |
6470 | Yakınlık neçe boldı yarmak üçün, kanı iş kılığlı köni hak üçün | İnsanlar para uğrunda birbirlerine yakmlaştılar; doğruluk ve hakikat yolunda iş gören nerede. |
6471 | Emanet atı bar kanı kıldaçı, nasihat sözi bar kanı tuttaçı | Emânetin adı var, onu yerme getiren nerede; nasihatin sözü var, onu tutan nerede. |
6472 | Kanı emr-ü marûf kılığlı kişi, kanı nehy-ü münker tıdığlı kişi | Mârufu emreden kim, münkeri nehyeden kim. |
6473 | Satığçı kötürdi emânetlerin, bu uzlar kötürdi nasihatlerin | Satıcılar emânet vasfını kaybettiler, ustalar artık nasihatten vazgeçtiler. |
6474 | Biliglig köni sözleyümez sözin, tişide uvut kitti örtmez yüzin | Bilgili sözünü dos-doğru söyleyemez oldu; kadınlardan haya gitti, yüzlerini örtmezler. |
6475 | Köni bardı keldi neçe egrilik, kanı kalmadı bir kişi teŋrilik | Doğruluk gitti, yerine nice eğrilik geldi; Allah için iş gören tek bir insan kalmadı. |
6476 | Kişi barça yarmak kulı boldılar, kümüş kimde erse boyun berdiler | insanların hepsi para kulu oldu; gümüş kimde ise, ona boyun eğdiler. |
6477 | Cemâat köp erdi bu mescidler az, kalın boldı mescid cemâatler az | Cemâatler çok, camiler az idi; şimdi camiler çoğaldı, cemâatler azaldı. |
6478 | Negü ter eşitgil sakınuk kişi, köŋülke alın sen ay edgü başı | Dinle, takva sahibi insan ne der; ey iyi insan, sen bunu gönlüne yerleştir. |
6479 | Kanı bir könilik kılığlı kanı, kanı teŋilik iş yorığlı kanı | Hani, doğruluk ile hareket eden kim var; hani Allah rızâsı için iş gören kim var. |
6480 | Ajun barça bütrü tükel artadı, körüp taŋladaçı kanı bir munı | Dünyanın her tarafı baştan-başa bozuldu; buna bakıp, hayret eden bir kimse varmı. |
6481 | Müsülmân karıştı için et yeşür, tükel inçke tegdi bu kâfir yatur | Müslümanlar karıştı, birbirlerinin etlerini yiyorlar; kâfirler ise, tam bir huzur içinde yaşıyorlar. |
6482 | Kapuş karma boldı müsülmân neŋi, kanı adra tutğan harâmığ öŋi | Müslümanların malı çalındı, yağma edildi; haramı halâlden ayıran ve buna riâyet eden nerede. |
6483 | Fesâd fisk üni kör udıtmaz keçe, kanı ilm ü kur’ân üni az çıça | Fesad ve fısk o kadar sesini yükseltti ki, insan geceleri uyuyamıyor; ilim ve Kur'an sesi hiç duyulmuyor bile. |
6484 | Köŋüller katığ boldı til yumşadı, könilik özi bardı kaldı yıdı | Gönüller katılaştı, diller yumuşadı, doğruluğun kendisi gitti, ancak kokusu kaldı. |
6485 | Atalık kılur kör ataka oğul, oğul beg bolup kör ata boldı kul | Oğul babaya babalık eder, oğul bey ve baba ise, kul oldu. |
6486 | Tiriglik kısıldı uzadı sakınç, baru arttı sukluk koradı sevinç | Hayat zorlaştı, endişe çoğaldı; hırs ve tamah gittikçe arttı, huzur azaldı |
6487 | Çığay tul yetimig suyurkağlı yok, ajun tegşürüldi taŋırkağlı yok | Fakir, dul ve yetimlere şefkat gösteren yok; dünyayı başka bir kalıba koydular da hayrete düşen kimse yok. |
6488 | İdi yakşı aymış bügü bilgi keŋ, ajunuğ sınağlı akı elgi keŋ | Hakîm, bilgisi geniş, dünyayı tecrübe etmiş, cömert ve eli açık olan insan çok güzel söylemiş. |
6489 | Ajun boldı âhır törü artadı, isizlerig edgü körü artadı | Dünyanın sonu geldi; nizam bozuldu; iyiler kötülere bakarak, değiştiler. |
6490 | Ukuşluğ ukar ol biliglig bilir, yıl ay kün küniŋe baru artadı | Akıllı anlar, bilgili bilir; yıl, ay, gün geçtikçe dünya günden-güne bozuldu. |
6491 | Oğul kız kemişti ata hürmeti, söküş boldı erke avuçğa atı | Oğul-kız babaya hürmetini bıraktı; ihtiyar kelimesi insana bir hakaret sözü oldu. |
6492 | Kamuğ tegşürüldi törü öŋdiler, karalı ürüŋli bir ök boldılar | Nizâm ve kanunların hepsi değişti; ak ve kara birbirinden farksız oldu. |
6493 | Bu barça uluğ kün nişânı-turur, nişânı körünse keligli kelür | Bunlar hep kıyamet gününün alâmetidir; alâmeti görünürse, gelecek olan gelir. |
6494 | Küdezsü uğan teŋri imânımız, kötürsü bu fıtne belâ isiz iz | Kadir Tanrı encamımızı hayretsin; bu fitne, belâ ve kötü âdetleri ortadan kaldırsın. |
6495 | Yıl altmış iki erdi tört yüz altmış iki bile, bitiyü tükettim bu söz ülgüle | Yıl dört yüz altmış iki idi, bu eseri yazıp, tamamladım. |
6496 | Ögüm yetmişi söz bitirdim tükel, okığlı ukuğlı özüŋ ülgi al | Aklımın erdiği sözlerin hepsini yazdım, ey okuyan ve anlayan insan, bundan hisse al. |
6497 | Kayu törlüg erse yorıkıŋ yoluŋ, ayu berdim azrak bekütgil uluŋ | Nasıl hareket edeceğini ve hangi yola gideceğini bir parça izah ettim; sen buna göre hareket ederek, hayatına esaslı bir temel kur. |
6498 | Bu ol din yolı hem bu dünyâ yolı, bu yolça yorı yolda azma ulı | Bunlardan biri din yolu, biri de dünya yoludur; bu esaslı yoldan şaşma. |
6499 | Kalı dünyâ kolsa yolı uş unu, apaŋ ukbi kolsa izi uş munu | Eğer dünya istersen, onun yolu işte bu; eğer âhiret istersen, onun da yolu işte budur. |
6500 | Özüŋ kullukı kıl bayat birge küç, kayusın tilese tile kılma üç | Sen kendi kulluğunu yerine getir; Tanrı sana kuvvet verir; bunlardan hangisini istersen, onu seç, fakat üçüncü bir yol arama. |
6501 | İlâhi özüm bu sözüg başladı, tilekim ne erdi bilir sen idi | Ben bu söze başlarken, kasdimin ne olduğunu sen biliyordun, ey rabbim! |
6502 | Tilemedim özke kü çav edgü at, kişi asğı koldum öz erse ya yat | Ben kendime şan ve şöhret veya iyi ad dilemedim; yakın olsun uzak olsun, ben her kesin iyiliğini istedim. |
6503 | Okığlı okısa meni üşgürüp, duâ kılğamu tep maŋa bir turup | Bunu okuyan okudukça, beni hatırlayıp, belki bana da bir duâ eder diye düşündüm. |
6504 | Tilekim bu erdi umınçım bu ok, okığlı maŋa bir duâ ıdğa uk | Dileğim bu idi, ümidim de budur; okuyan bana her hâlde bir duâ edecektir. |
6505 | Tilim sözledi söz bitidi elig, ölür bu elig til ay kılkı silig | Dilim söyledi, elim de bunu yazdı, ey temiz kalpli insan, benim bu dilim ve elim fânidir. |
6506 | Elig til nişânı munu bu bitig, saŋa kodtum emdi bitip ay tetig | Ey zeki insan, dilden ve elden kalan nişane, işte sana yazıp bırakmış olduğum bu kitaptır. |
6507 | Unıtma meni ay okığlı tirig, özüm dünyâ kodsa töşense yirig | Ey bunu okuyan canlı, ben dünyayı bırakıp, toprağa düşünce, beni unutma. |
6508 | Ayâ meŋü muŋsuz idim sen uluğ, sen ök yarlıkağıl bu muŋluğ kuluğ | Ey ebedî ve ihtiyacdan vareste olan rabbım, sen büyüksün, bu muhtaç kulunun günahlarını sen bağışla. |
6509 | Küremiş kul erdim yazukum telim, yazuk yarlıkağıl sen ök sen idim | Ben yolunu kaybetmiş bir kul idim, günahım çoktur; günahlarımı affet, sen benim rabbimsın. |
6510 | Kuluŋ men idim sen kul atı kul ok, idim sen tüzün sen idilik kıl ok | Ben kulunum, sen rabbimsin, kulun adı kuldur; sen rabbimsin, merhametlisin, sen efendiliğini göster. |
6511 | Kuluŋ men idim sen maŋa ay ğafûr, meni yarlıkağıl yazukum keçür | Ben kulunum, sen benim rabbimsın; ey gafur, beni affet, günahlarımı bağışla. |
6512 | Yeme yarlıkağıl kamuğ mü’minığ, toğardın batarka tegi ay arığ | Bir de, doğudan batıya kadar, bütün müminlerin günahlarını bağışla. |
6513 | Otun men otundın otunluk kelir, tüzün sen yazukum keçür ay bilir | Ben bir küstahım, küstah insandan küstahlık gelir; sen merhametlisin; ey her şeyi bilen Tanrım, günahlarımı sen affet. |
6514 | Yıpardın yıpar ok yıdır ol ıdı, peliddin kelir ol arığsız yıdı | Miskten ancak misk kokusu gelir; fena koku murdar şeyden çıkar. |
6515 | Umınçım sen ök sen maŋa ay umınç, umınç kesmegey men saŋa ay umınç | Ey ümidim, bana ümit bizzat sensin; ey ümidim, senden ümidimi kesmeyeceğim. |
6516 | Yazukluğ kulur-men kılınçım cefâ, vefâlığ idim sen maŋa kıl vefâ | Ben günahkâr kulunum, yaptığım cefâdır; sen benim vefalı rabbimsin, bana vefa göster. |
6517 | Cefâdın cefâ ok kelir ay idim, vefâda vefâdın adın bilmedim | Ey Rabbim, cefadan yine cefâ gelir; vefada vefadan başka bir şey görmedim. |
6518 | Tüzü yarlıkağıl kamuğ mü’minığ, yazukum olarka bağışla arığ | Bütün müminleri affet; onların hürmetine bütün günahlarımı bağışla. |
6519 | Tümen miŋ selâmım tegür savçıka, ol edgü kulavuz köni yolçıka | Tanrım, iyi kılavuz olan ve doğru yolu gösteren Peygamber'e binlerce selamımı ulaştır. |
6520 | Tüzü tört eşiŋe meniŋdin selâm, tegür ay bayatım tutaşı ulam | onun dört arkadaşına benden durmadan ve dâima binlerce selâm eriştir. |