Kitap Sahibi Kendi Özrünü Söyler
Eski Türkçe aslı | Günümüze aktarımı | |
---|---|---|
VIII | Kitâb İdisi Öz Udrin Ayur | Kitap Sahibi Kendi Özrünü Söyler |
192 | Tilekim söz erdi ay bilge bügü, kedin keldeçike özüm sözlegü | Ey âlim hakîm, dileğim benden sonra geleceklere kalacak bir söz söylemek idi. |
193 | Ukuş keldi utru ayur bütrü kör, sözüŋ bolsa yaŋluk saŋa bolğa kor | Anlayış karşı geldi ve: —İyice dikkat et; sözün yanlış olursa, sana zararı dokunur — dedi — |
194 | Bodun tili yavlak seni sözlegey, kişi kılkı kirtüç etiŋni yegey | Halkın dili kötüdür, seni çekiştirir; insanın tabiati kıskançtır, etini yer. |
195 | Baka kördüm erse yinik boldı yük, özüm aydı sözle sözüŋ barı tök | Dikkatle bakınca, yüküm hafifledi; kendi-kendime : — Söyle, içindekileri dök — dedim. |
196 | Negülük tese sen ayayın saŋa, eşitgil sözümni ay ersig toŋa | Sebebini sorarsan, sana söyleyeyim; ey mert yiğit, sözümü dinle. |
197 | Bu yalŋuk atı boldı yalŋluk üçün, bu yalŋluk uruldı bu yalŋuk üçün | Bu yalnguk (insan) adı insana yanıldığı ( yangluk ) için verildi; yanılmak ( yangluk ) insan ( yalnguk ) için yaratıldı. |
198 | Yaŋılmaz kişi kim ayu ber maŋa, yaŋılmış tümen miŋ ayayın saŋa | Sen bana yanılmayan bir kimse söyleyebilirmısin; ben sana yandan binlerce insan göstereyim. |
199 | Biliglig idi az biligsiz üküş, ukuşsuz üküş bil ukuşluğ küsüş | Bilgi sahibi insanlar pek azdır; bilgisiz ise, çoktur; bil ki, anlayışsız insanlar çok; anlayışlılar ise, nâdirdir. |
200 | Biligsiz biligligke boldı yağı, biligsiz biligligke kıldı çoğı | Bilgisiz bilgiliye dâima düşman olmuştur; bilgisiz bilgili ile her zaman mücâdele halindedir. |
201 | Kişide kişi adrukı bar telim, bu adruk biligdin ayur bu tilim | İnsandan insana çok fark vardır; bu fark bilgiden ileri gelir, sözüm buna dâirdir. |
202 | Biligligke sözledim uş bu sözüm, biligsiz tilini bilümez özüm | Bu sözümü bilgili için söyledim, bilgisizin dilini ben de bilemiyorum. |
203 | Biligsiz bile hiç sözüm yok meniŋ, ay bilge özüm uş tapuğçı seniŋ | Benim bilgisiz ile hiç bir sözüm yoktur; ey bilgili, işte ben senin kulunum. |
204 | Sözüm sözlemişke saŋa eymenü, özüm üdri koldı saŋa uş munu | Sözümü sana söylemiş olduğum için, çekinerek, işte böyle senden özür diledim. |
205 | Sözüg sözledeçi azar hem yazar, ukuşluğ eşitse oŋarur tüzer | Sözü söyleyen yanılabilir ve şaşırır; anlayışlı isterse, bunu düzeltir ve tashih eder. |
206 | Burundukluğ ol söz teve burnı teg, barur kança yetse titir boynı teg | Söz, deve burnu gibi, yularlıdır; o, dişi deve boynu gibi, nereye çekilirse, oraya gider. |
207 | Bilig sözledeçi kişi bar üküş, anı bildeçi er maŋa ked küsüş | Sözü bilerek söyleyen çok kimse var; benim için sözü anlayan adanı azizdir. |
208 | Kamuğ edgülükler bilig asğı ol, bilig birle buldı mesel kökke yol | Bütün iyilikler bilginin faydasıdır; bilgi ile göğe dahi yol bulunur. |
209 | Bilig birle sözle kamuğ sözni sen, biligin bedük bil kamuğ özni sen | Sen her sözünü bilgi ile söyle; her kesin bilgi ile büyük olduğunu bil. |
210 | Yaşıl köktin endi yağız yerke söz, sözi birle yalŋuk ağır kıldı öz | Söz kara yere mâvî gökten indi; insan kendisine sözü ile değer verdirdi. |
211 | Kişi köŋli tüpsüz teŋiz teg-turur, bilig yinçü sanı tüpinde yatur | İnsan gönülü dibi olmayan bir deniz gibidir; bilgi onun dibinde yatan inciye benzer. |
212 | Teŋizdin çıkarmasa yinçü kişi, kerek yinçü bolsun kerek say taşı | İnsan inciyi denizden çıkarmadıkça, o, ister inci olsun - ister' çakıl taşı, farketmez. |
213 | Yağız yer katındakı altun taş ol, kalı çıksa begler başında tuş ol | Kara toprak altındaki altın taştan farksızdır; oradan çıkınca, beylerin başında tuğ tokası olur. |
214 | Biliglig çıkarmasa bilgin tilin, yarutmaz anıŋ bilgi yatsa yılın | Bilgili bilgisini dili ile meydana çıkarmazsa,- yıllarca yatsa bile, onun bilgisi muhitini aydınlatmaz. |
215 | Ukuşlı biligli idi edgü neŋ, kalı bulsa işlet uçup kökke teŋ | Anlayış ve bilgi çok iyi şeydir; eğer bulursan, onları kullan ve uçup göğe çık. |
216 | Negü ter eşitgil bu el kend begi, ukuşka biligke yetürmiş ögi | Anlayış ve bilginin ne olduğunu bilen, bu memleket beyi ne der, dinle. |
217 | Ajun tutğuka er ukuşluğ kerek, bodun basğuka ög kerek hem yürek | Dünyayı elde tutmak için, insan anlayışlı olmalıdır; halka hâkim olmak için ise, hem akıl, hem cesaret gerektir. |
218 | Ukuş birle tuttı ajun tutğuçı, bilig birle bastı bodun basğuçı | Dünyayı elinde tutan, onu anlayış ile tuttu; halka hükmeden, bu işi bilgi ile yaptı. |
219 | Ajunka apa enmişinde berü, ukuşluğ uru keldi edgü törü | Adem'in dünyaya indiğinden beri iyi nizam dâima anlayışlı insanlar tarafından vaz'edilegelmiştir. |
220 | Kayu üdte erse bu künde burun, biligligke tegdi bedükrek orun | Hangi çağda olursa-olsun, bugüne kadar daha yüksek yer dâima bilgiliye kısmet olmuştur. |
221 | Ukuş birle eslür kişi artakı, bilig birle süzlür bodun bulğakı | İnsanların kötüsü anlayış yolu ile asılır; halk arasında çıkan fitne bilgi ile bastırılır. |
222 | Bu ikin itümese kodğıl bilig, kılıçka tegürgil sen ötrü elig | İşleri bu ikisi ile de halledemezsen, bilgiyi bırak, elini kılıca daya. |
223 | Bügü bilge begler bodunka başı, kılıç birle itmiş biligsiz işi | Halkı idare eden, hakîm ve âlim beyler bilgisizin işini kılıç ile halletmişlerdir. |
224 | Ajun tutğuka er ukuş bilse ked, bodun basğuka er bilig bilse ked | Dünyayı elde tutmak için, insanin anlayışlı olması ve halkı itaat altına almak için de, bilgili bulunması elzemdir. |
225 | Bu iki birikse bolur er tükel, tükel er ajunuğ temâm yer tükel | Bu ikisi bir kimsede toplanırsa, o tam insan olur; tam insan dünyanın bütün nimetlerine nail olur. |
226 | Apaŋ iki ajun kolur erse sen, otı edgülük ol kılur erse sen | Sen her iki dünyayı arzu ediyorsan, bunun çâresi — iyilik yapmaktır. |
227 | Kalı edgü bolmak tilese özüŋ, yorı edgülük kıl kesildi sözüŋ | Eğer kendin iyilik bulmak istiyorsan, yürü, iyilik et; başka söze ne hacet. |
228 | Kişi meŋü bolmaz bu meŋü atı, anın meŋü kaldı bu edgü atı | İnsan ebedî değildir, ebedî olan — onun adıdır; iyi kimselerin adı bunun için ebedî kalmıştır. |
229 | Özüŋ meŋü ermez atıŋ meŋü ol, atıŋ meŋü bolsa özüŋ meŋü ol | Kendin ebedî değilsin, adın ebedîdir; adın ebedî olursa, kendin de ebedî olursun. |